Başım köpük köpük bulut,
içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril.
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil
Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var,
Yüz bin elle dokunurum sana, Istanbul’a.
Yapraklarım gözlerimdir.Şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, Istanbul’u.
Yüz bin yürek gibi çarpar çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında
Nazım Hikmet
Evrimin evrim ağacı boyunca nasıl işlediğini anlamak için sıklıkla homoloji ve analoji kavramlarını kullanıyoruz. Homoloji ortak bir atadan gelen ortak özelliklere işaret eder. Örneğin insan eli yarasanın kanadıyla homologdur, çünkü ikisi de atalarının bir ön uzvundan türemiştir ve ikisinde de aynı sayıda kemik bulunması bunun kanıtıdır. Diğer yandan, analoji hayvanların birbirlerinden bağımsız olarak aynı yöne doğru evrimleşmesi yani yakınsak evrim sonucunda ortaya çıkar. Diskus balığının ve memelilerin ebeveyn bakımı birbirlerinin analoğudur ama kesinlikle homoloğu değildir çünkü ikisinin bu davranışı gösteren ortak bir atası yoktur. Bir diğer örnek yunuslar, ihtiyozorlar (soyu tükenmiş deniz sürüngenleri) ve balıkların tümünün birbirine büyük ölçüde benzeyen bir şekle sahip olmalarıdır; yaşam ortamları uzunlamasına bir vücut ile hız ve manevra kabiliyeti sağlayan yüzgeçlere sahip olmalarını sağlar.
Kıyısı olmayan bir deniz hayal et.
Sonsuz göklerde süzülen bir turna kuşu,
Asırlardır yemyeşil gülümseyen bir çınar ağacı...
Ve bak aynaya,
Gör, sende gördüklerimi.
"Ne diye inerler korkunç deniz diplerine? Dokuz bin metrelik dağların tepelerine çıkarlar? Dünyaya sığmazlar da, yıldızlara ulaşmaya kalkışırlar? Ne demeye öldürür insanlar birbirini? Düşündünüz mü hiç?"
Başım köpük köpük bulut, içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda,
budak budak, şerham şerham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril,
koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil.
Yapraklarım ellerimdir, tam yüz bin elim var.
Yüz bin elle dokunurum sana, İstanbul'a.
Yapraklarım gözlerimdir, şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, İstanbul'u.
Yüz bin yürek gibi çarpar, çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı'nda.
Ne sen bunun farkındasın, ne polis farkında.
#nazımhikmet #cevizağacı
Kalbim şakıyan kuş gibi
Yuvasını sulaktaki körpe bir dala kurmuş;
Kalbim bir elma ağacı gibi
Dalları sulu meyvelerle bükülmüş;
Kalbim yanardöner bir deniz kabuğu gibi
Dingin denizlerde yüzen;
Kalbim tüm bunlardan daha sevinçli
Sevdiğim bana vardığı için.
Ahh minik şeftali.. Şeftali ağacına üzüldüm. Ağaçlara ve meyvelerine şükredip teşekkür ediyorum. Onlarında minik bir kalbi var... Çocuklara gayet uygun bir kitap. Meyvelere bakış açım değişti. Off kalbim şeftali ağacında kaldı.
Martin biliyordu ki, eskiden çok hassas birisiydi, bilhassa en sevdiklerine karşı. Lakin artık bir şeyler değişmişti ve dayanıklı birisi haline gelmişti. Martin, ailesiyle arasını düzeltmiş, aile bağlarını güçlendirmişti. Düzenli olarak okumaya başlamış ve bazen de bir şeyler yazar olmuştu. İyileşmişti. Zihnen ve fiziken eskisinden çok daha iyi