Tam kapıyı kapatmak üzereyken tuzlu deniz kokusunu aldım. Gözyaşları. Babamın gözyaşları deniz kokuyor. Peki ama deniz bu kadar güzelken babamın gözyaşları neden bu kadar can yakıcı?
"...hiçbir şeyi beğenmeyen, her şeye dudak büken şu beyefendilerin burada, gündelik hayatın telaşesi içinde ne işleri vardı? Nasıl çıldırmıyorlardı? Nasıl hiçbir şey olmamış gibi yaşıyorlardı? Biz deniz üzerinde günlerdir her şeyden habersizdik. Oysa onlar biliyorlardı. Biliyorlarsa nasıl dayanıyorlardı? Yoksa İstanbul'un yine kadirbilmezliği mi tutmuştu?"
Ne söyleyebiliriz yarın bir taş konuşmak isterse?
Bir portakal ağacı saçını başını yolarak
Yollara düşerse birden?
Çiçekler ölülerin yüreklerinde büyür
Toprak öyle çok ölüyle dolar ve
Deniz, bir ölü yıkayıcısı olarak vurursa kıyılara?
Fundalıkların dibinde biriken kireç
Suların saçlarındaki yakamoz duvak
Sorarsa, sorarsa yineleyerek: Neden?
Benim ne işim vardı, insanların tarihinde?
Yerde sürüklenen ölü, gazetede bir resim
Çiçekler götürüyoruz sevgililerimize
Senin yattığın topraktan koparılmış
Bir yaz günü, geceyarısı uyanıp
Bir bardak su içiyoruz musluktan
O su, senin damarlarından geçerek gelmiş
Kimse düşünmüyor beyninle yüreğinin
Arasında durduğunu dünyanın ekseninin...
İşte o zaman bir suç çağrışımı oluyor yaşamak
Dünya özür dileyecek senden bir gün
Biliyorum, tarih orda başlayacak...
Yere sürüklenen ölü, göğe kıvrılan bıçak
Yüzün, dünyaya yakılan ağıtların önsözü olacak...
Bahçede bir mimoza ağacı var.
Az ötede deniz ve neşeli eğlenceli kalabalıklar ağacın altında daha çok kendi içime kapanıyor bir mimoza ağacı ütopyasına dalıyorum
Ne diye inerler korkunç deniz diplerine? Dokuz bin metrelik dağların tepelerine çıkarlar? Dünyaya sığmazlar da, yıldızlara ulaşmaya kalkışırlar? Ne demeye öldürür insanlar birbirini? Düşündünüz mü hiç?
Başım köpük köpük bulut,
içim dışım deniz,
ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
budak budak, serham serham ihtiyar bir ceviz.
Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Yapraklarım suda balık gibi kıvıl kıvıl.
Yapraklarım ipek mendil gibi tiril tiril.
Koparıver, gözlerinin, gülüm, yaşını sil
Yapraklarım ellerimdir tam yüz bin elim var,
Yüz bin elle dokunurum sana, Istanbul’a.
Yapraklarım gözlerimdir.Şaşarak bakarım.
Yüz bin gözle seyrederim seni, Istanbul’u.
Yüz bin yürek gibi çarpar çarpar yapraklarım.
Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında,
Ne sen bunun farkındasın ne polis farkında
Nazım Hikmet