Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.30
Birbibliyofil
Birbibliyofil
@denizinkitapligiii
ilahiyat
üniversite
160 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Tek kelime ile harika bir kitaptı
Cengiz Aytmatov, toprak ana romanında erkekleri askere alınan bozkırın ortasındaki bir Kırgız köyünde geride kalanların çektiği sıkıntıları anlatıyor. Elde ki yetersiz yiyeceğin muhtaç olandan başlanarak dağıtılması, dört gözle beklenen hasat zamanları, umutların hasat zamanı ertelenmesi, savaş yüzünden ürünün hemen hepsinin merkezden İstenmesi boşa çıkan umutlar, yine açlık, sefalet, bir yandan cepheden gelen ölümleri, umutsuz bekleyişler, savaşın uzun sürmesi üzerine Aşağı çekilen cepheye çağrılma yaşı, anaların evlatlarini bir bir askere göndermesi, ayrılıklar, gözyaşları, yani tek kelimeyle bir bütün zulmetiyle;Savaş. Cengiz Aytmatov o her zamanki berrak ve akıcı uslubuyla bizleri adeta insanlar öğütür gibi harcayan savaş düzeneğinin yarattığı trajedilerle sarsıyor.
soluk soluğa okuduğum bir eser:)
Soluksuz okutan bir kitap..
Eğer bilim kurgu seviyorsanız bu kitabı okuyun. Matematiğe ilginiz varsa okuyun. Biyolojiye, fiziğe, kimyaya, tarihe, felsefeye, edebiyata, psikolojiye, nörolojiye ve daha sayamayacağım birçok alana ilginiz varsa bu kitabı OKUYUN derim.
Aksiyon, gerilim, biraz dram..gibi duyguları ve düşünceleri harekete geçiren bir kitaptı . Düşüncelerin çıkış noktasına dâir incelemeler söz konusu.. Batı makamı beyin ile yola çıkılarak soluksuz bir serüven.. Nawa ve Caine, en çok da Nawa'nın kariyeri hayranlık uyandırıyor.. Açıkçası Olasılıksız muazzamdı.. Okunması gereken değerli kitaplardan biri..
Kitabı ilk aldığımda çok ince hemen bitiririm diye düşünmüştüm ama yanılmışım. Yavaş yavaş sindirerek okunulması gereken bir eser. Sıkılmadım desem yalan olur ama yine de okumanızı tavsiye ederim.
Tanrı iyice yozlaşan insanlığa bir ders daha vermek istemekte ve yeni bir tufan planlamaktadır. Yeni peygamberini arar. Ve Bay Nuh Lammock'u bulur, Tanrı bu iş için gönülsüz olan Nuh Lammock'ı ikna etmeye çalışırken Nuh ise tanrıyı birçok konuda âdeta sorguya çekip hem tanrı'nın gerçekliğin sorgular hem de yaşananları mantık çerçevesinde oturtmaya çalışır..
Okur Takip Önerileri
Fahrenheit 451 nedir? - “Kitap kâğıtlarının tutuştuğu ısı derecesidir."
Son zamanlara okuduğum en etkileyici distopya olduğunu söylersem, kesinlikle abartmış olmam. Kitabın Uzun süre elimde kaldığına bakmayın aslında sürekleyici bir kitaptı. Mekanik tazılar, Yanmayan evleri yakan itfaiyeciler, ve arada sıkışıp kalmış (Buda sayısı gittikçe azalan bilinçli topluluk) kahramanımız. Hem hüzünlü hem trajik. Ben okurken kitabın dönemi 1952 fakat sanki bugün için yazılmış gibi.Bilim kurguyu sevdiren kitap. #fahrenheit451 Kitabı ilk aldığımda kapağına bir anlam verememiştim ta ki şu cümleleri okuyana kadar ; ‘İtfaiyeler yangın söndürmek için değil yangın çıkartmak için vardır. Kitaplar okumak için değil yakılmak için vardır.’
Yazar kitapların hayatımızda ki değerini o kadar farklı bir bakış açısı ile anlatmış ki ciddi anlamda hayran kaldım. Tek kelime ile muazzam bir eser. Herkes okusun ; okuttursun.
Jose Saramago'dan okuduğum ilk kitabı körlük oldu. Özellikle kitabın konusu ve içinde gelişen olaylar şu an bizimde bulunduğumuz bu pandemi süreci ile ilişkilendirilebilir bence bu kitabı okumanız için en uygun zaman. Bir anda hızla yayılan bir körlük salgının yarattığı kaos ortamında çaresizlik,açlık,tecrit...Ahlaki değerlerin hiçe sayıldığı,sadece hayatta kalmanın ön planda olduğu bir ortamda her türlü açlığı(!)doyurma planında artık insanın insan olmaktan çıktığı bir kabus.
Ne önce ne de sonra okunabilecek bir kitap! Tam zamanı şimdi okumanızı öneririm.Belki bundan iki ay önce okumuş olsaydım benim için çok fazla birşey ifade etmeyecekti fakat tamda corona virüs salgınının olduğu bu dönemde bu kitabı okumak beni oldukça etkiledi. Normalde bize sunulan uzuvlarımız hakkında hiç düşünmeyiz bile elimiz,kolumuz, gözümüz vardır fakat ne büyük lütuftur bilemeyiz vardır ve kullanıyoruzdur... peki ya bir gün hepimizin gözleri görmezse ne olur ?
Bence son söz: Bakara suresi 20.ayet (...Allah dileseydi onların isitmelerini ve görmelerini büsbütün giderirdi.Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.)
Öncelikle kitabın elimde uzun süre kalmış olmasına bakmayın. Aslında Çok akıcı ve çok güzel bir kitaptı. Insanların “Zaman tasarruf edeyim derken aslında başka şeylerden tasarruf ettiğinin kimse farkında değildi. Yaşamlarının gittikçe daha zavallı, daha tekdüze ve daha soğuk geçtiğini kavramak istemiyorlardı. Bu gerçeği sadece çocuklar taa yüreklerinde hissettiler. Çünkü artık kimsenin onlara ayıracak zamanı yoktu.
Oysa zaman yaşamın kendisiydi. Ve yaşamın yeri yürekti. İnsanlar zamandan tasarruf ettikçe, zaman azalıyordu.Zaman hırsızlarının ve çalınmış zamanı insanlara geri getiren çocuğun tuhaf öyküsü...
Momo, her yaştan insanın okuyabileceği sadelikte, güzel bir masal tadında çok güzel bir kitaptı.
Gerçek hayatlar beni her zaman kitapta da filmlerde de etkilemiştir. Bu kitapta Gülseren Budayıcıoglu'nun birkaç hastasının tedavi süreci içerisinde anlatmış oldukları gerçek hayat hikâyelerini içeriyor kitabı
okurken beni etkileyen çok hayatlar oldu. Ama en çok Nalan isimli bayanın
hikayesi beni etkiledi zaten ana karekterde o doğumundan suçlu tutulmuş, hiç bir günahı yok, hiç bir şeyden haberi yok ama, dünyanın tüm yükü küçücük sırtında toplanmış. Sevgi, anne baba şefkati göremeden büyüyor Nalan.Ruhu aç kalmış sevgiye.
Sevginin ne kadar gerekli ve önemli olduğunu bir kere daha anlatıyor bizlere
Ve Kitabı okuduktan sonra aldığım kararları kader motifiyle almamaya özen göstereceğim. Birde Kitabı Okurken sürekli gözünde kırmızı oda canlandı sıkılmadan okudum mutlaka tavsiye edebileceğim çok guzel bir kitaptı..
Yazarla tanışmama vesile olan ilk kitap ama son olmayacağı kesin.
Öncelikle Babasının ölümünden sonra Aleksey büyükanne ve büyükbabasının yanına gelir.Burada kuzenleri ve dayılarıyla yaşamaya başlarlar. Büyükannesinden güzel hikayeler dinler ve onunla güzel vakit geçirir. Ancak büyükbabasından şiddet görür .Çünkü büyükbabasına göre insan şiddet ile terbiye edilir. Dedesinin evinde geçirdiği yılları anlatır miras kavgaları doğumlar ölümler küçük Alex'in Tanık olduğu ve bizzat maruz kaldığı akıl almaz şiddet bu evde gündelik hayatın akışı içinde sıradan olaylardır aslında herkesin herkese düşman olduğu bu aile hoyrat hayatın bir küçük bir evrenidir. Dedesi kumaş işleri yapan zengin biridir.Ancak atölyenin yanmasıyla iflas eder. Bu arada annesi evlenmiş ve oğlu olmuştur. Üvey babası kumarda evlerini kaybedince annesi de büyükbabasının yanına yerleşir. Evin içinde sürekli bir çatışma ve kavga vardır. Annesinin durumu kötüye gider ve ölür.Annesi öldüğünde 8 yaşındadır ve büyükbabası ona bakamayacağını söyler.Ve büyükbabası ona :
" Hadi Aleksey, boynumda madalya değilsin sen benim, bu evde yerin yok artık, git , insanlar arasına karış..."
Ve insanların arasına karıştım. ..
Belki de bu sözler Aleksey 'ın çocukluğunu anlatan sözler olmuştur.
Merhaba arkadaslar
Çoğumuz çocukluğunda,
Sürekli olarak
-Allah seni yakacak,
-Öyle deme Allah seni taş eder,
-Öyle yapma günah,
-Allah yakar sonra,
-Çokta sorgulama, gibi sözlere maruz kalmışızdır. Ancak Hatice Kübra Tongar,
Din eğitimi verirken elimizdeki yegâne aracın "SEVGİ"olması gerektiğini belirtiyor .Çocuklarımıza nasıl bir anlayışla, ne zaman, hangi yöntemlerle,
zorlamadan, sevdirerek ve oyunlar oynayarak nasıl din eğitimi vereceğimizi adım adım anlatıyor.
Her anne babaya ve eğitimciye tavsiye edebileceğim bir kitap oldu.❤
Merhaba arkadaslar öncelikle
Halil Cibran ile ilk olarak ermiş kitabıyla tanışmıştım ama bu kitabını daha çok sevdigimi söylemeliyim kitap öyle sürekleyici ve etkileyici ki sürekli kendinizi sorgularken buluyorsunuz..
Ve yayınlandığı zamanda Beyrut'ta öyle güçlü bir etki yaratmış ki bir pazar yerinde ibret olsun diye yakılmış ve bütün bu tepki, kitabın daha da çok okunmasını sağlamış..
Yazar bu kitabında insanların insanlar için koyduğu kuralların ne kadar doğru olduğunu düşünüyor ve düşündürüyor İnsanların olayların dış görünüşüne bakıp gerisiyle ilgilenmeden,cahilliği benimseyip cehaletle yargıladıklarını
ifade ediyor.109 sayfaya sığdırılmış ancak etkisi ciltlerle kıyasıya yarışacak anlatımsal yoğunluğa sahip bende iz bırakan bir kitap oldu mutlaka tavsiye ederim :)
Öncelikle kitabın uzunca bir önsöz bölümü var ama okunmasi gerektiğini düşünüyorum kısaca dönemin Fransa’sında alınan idam kararlarına büyük bir eleştiri söz konusu Victor Hugo bundan yaklaşık iki asır önce idam gibi korkunç bir cezalandırmanın insanlığa faydası olmadığını fark edip toplumu bilinçlendirmek için yazmıştır okurken benide çok etkileyen o devirdeki insanların idamı zevkle izlediğini vurgulamış ve bunu eleştirmiştir. Bir insan ne kadar da büyük suç işlerse işlesin idamı hak etmediğini ve yok etme gücünün sadece Tanrı'ya özgü olduğunu savunur. Kitabin İçeriğinde ise İdama mahkûm edilen bir adamın 6 hafta boyunca hücre odasında yaşadıklarını, duygularını, geride bırakacağı annesi, eşi ve kızı için üzüntüsünü anlatıyor..
Beni çok ama çok etkileyen gözlerimi yaşartan bir kitap oldu mutlaka okuyun derim
Yazarla ilk tanışma kitabım oldu.
Kitabın ismi ve kapağından anlaşıldığı gibi konusu cinayet, cinayetin sebebi ise namus kitabı okurken çok keyif aldığımı söyleyemem beni biraz sıktı ve aynı zamanda çok dikkat gerektiren bir kitaptı bir çok ismin geçmesi cinayetin herkesin bilip birsey yapmaması ilginç geldi kitabın sonunda ise bana yarim kalmış izlenimi verdi Santiago Nasar masum yere öldürüldüğünü düşünüyorum :(
Anton Çehov okuduğum ikinci kitabı..
İnsani duygulara dair düşündürücü ayrıntılar barındıran tiyatro oyunu o kadar güzel alıntıları var ki sürekli bir cizme isteği geliyor..
Yazar Treplev' in yazdığı bir oyunu sahnelemesiyle başlıyor. Treplev' in aktris annesi Irina ve yazar sevgilisi Boris' in alaycı yorumlarından dolayı, Treplev oyununu sahnelemekten vazgeçiyor.
Treplev, sanatta yeni biçimler denemek istemekte ve bu sebeple hep eleştirilmektedir. Bu kitapda beni en çok etkileyen kısım isim ise Treplev karekteri oldu ve çoğu zaman annesine kızdığım anlar oldu. Ünlü olma hevesi, karşılıksız aşk, kendini bulma çabaları gibi. Sonu beni üzsede benim tavsiye edileceğim bir kitap oldu❤
Kısacık harika bir kitap, altı kısa hikayenin bulunduğu bu kitap gerçekten çok güzeldi. Bu altı hoş hikayede bazen günah ve affedicilik ön plandayken, yer yer Anadolu kültürüne de rastladım. Hikayelerin hepsi birbirinden özel ve içten bir samimiyetle kurgulanmış. İnsanın kendini değil de başkalarını düşünerek kazanabileceğini, materyallerle değil de sevgiyle mutlu olunabileceğini bizlere açıklıyor.
çok kolay okunuyor bu kitaptan onlarca alıntı bırakabilirim buraya.
İnsanı insan yapan;ahlak,dürüstlük,sevgi,saygı,
yardımseverlik,iyilik ve doğruluk gibi temel değerlerin konu alındığı hikayelerden öğrenilecek çok şey ve alınacak o kadar ders var ki eminim kitabı okuyanlarda aynı şeyleri hissediyordur.
#dünyaklasikleri arasında önemli bir yere sahip olan bu kitabı henüz okumayanlarınız var ise kesinlikle herkese tavsiyemdir.Özellikle tolstoy ile tanışma kitabınız olsun derim.
.
Kin senin gözünü kör etmiş. Hep başkasının günahını görüyor, kendininkini kulak ardı ediyorsun.
.
Öyle horozlar vardır ki, öttükleri için, güneşin doğduğunu sanırlar
.
“Bütün insanlar kendi esenlikleri için harcadıkları düşünceyle değil, insana verilen sevgiyle yaşarlar.”
Biz gençlere harika öğütler veren okudukça karşınızda bir büyüğünüzden nasihatlar aldığınızı hissettiğiniz çok güzel öğütlerin bulunduğunu ve hayatınızı daha iyi yönlendirmenizi sağlayacak tavsiyeleri ile harika bir kitap
İnsanın başarısızlığının sebeplerini kısaca dört maddede açıklamış ünlü prof. Bunlar tembellik, kötü arkadaş, kötü kitap, kötü hoca.
Sevdiginiz işi yapın, sonra okumaktan nefret eden profesörler hastadan nefret eden hekimler var diyor. ve ekliyor
— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.
— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine yeter.
— Bir zamanda yalnız tek bir iş yap, yalnız bir
ders, bir kitap, hattâ bir fasıl üzerinde çalış. Tâ ki, dikkatin ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yapayım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz. Dünyaca tanınmış olan büyük İslâm mütefekkiri «İmam-ı Gazali» ye «İlıya-i Ulam» adlı muazzam eserini nasıl bir çalışma ile vücdea getirdiğini sormuşlar: bir
zamanda yalnız bir fasıl, bir bahis, bir mesele üzerinde çalıştım, demiş.
— Başladığın bir işi (Bir dersi, bir kitabı, bir vazi-
feyi) yapıp bitirmeden başka bir işe (derse, kitaba ve vazifeye) başlama. Yarıda kalan iş, başlanmamış demektir.
Mustafa Kutlu ile tanışmış olduğum ilk kitap. Ve iyiki bu kitabıyla başlamışım diyorum. Her okuduğumda keşke o samimi yolculuğun içinde olsaydım dedim günümüz yolculuğundan o kadar farklı o kadar güzel ki o kasaba o otobüs yolcuğu alıp beni cok geçmişe götürdü tabi sonu baya şaşırtsada çok beğenerek okuduğumu söylemeliyim🕊
Sözüme #Dünyayıgüzellikkurtaracak diyerek başlamak istiyorum okudukça okumak istiyeceğiniz alıntılara doyamayacağız her alıntıda kendinizden birşeyler bulacağınız
Dostoyevski'nin bütün kitaplarından seçilmiş alıntılarından derlenerek oluşturulmuş harika bir eserdi. Tabiki cok sevdiğim bir yazar olmasından dolayıda aforizmaları okumak cok keyifliydi okumanizi mutlaka öneririm.
Efsaneleri sever misiniz? Bir de Yaşar Kemal yazmışsa okuduğum için iyi ki diyorum..
Yaşar Kemal ile tanışma kitabım olarak seçtim bu kitabını. Adındaki efsane kelimesini bu kadar yansıtacağını hiç düşünmemiştim
