Öğretim ve Eğitim
Çağımızın üstün düşüncelerinin ilk sırasında şu fikir bulunuyor: Eğitim ve öğretimden beklenen sonuç, insanları iyileştirmek ve hatta eşit kılmaktır. Sürekli tekrar edilen bu iddia, sonunda demokrasinin en sarsılmaz bir inancı haline gelmiştir. Bir zamanlar kilisenin dogmalarına dokunmak ne kadar tehlikeli idiyse, bugün de bu inanca dokunmak o
""Bin ders-i maârif okunur her varakında, Ya Rab ne güzel mektup mektep olur mekteb-i âlem! "" ( Bu kainat kitabının her bir yaprağında marifet ilminin binlerce dersi okunur. Ya Rabbi! Şu âlem, tefekkür deryasına dalarak ibadetler alma ibretler almak için ne güzel bir mekteptir. )
Sayfa 49 - Ziya PaşaKitabı okuyor
Reklam
VIII. Kitaplar ve fahişeler nasıl bu hale geldiklerini seve seve, hem de yalan söyleye söyleye anlatırlar. Anlaşılan, gerçekte çoğu zaman kendileri de far­ kına varmamışlardır. Bu hikayelerde yıllarca "aşk yüzünden" her şeye katılınmıştır, sonra günün bi­rinde, piyasayı hep "ders almak amacıyla" göz al­ tında bulunduragelmiş olan latif beden sokağa dü­şüvermiştir.
"Başarı aslında doğru düşünmenin ürünüdür. Doğru düşünme tecrübelerden gelir. Tecrübeler ise- kötü düşünmenin sonuçlarıdır! Size kötü ya da acı tecrübe gibi görünen şeyler, genellikle en önemlileridir. 'Cesaretimi kaybetmiyorum çünkü vazgeçilen her yanlış girişim, ileri doğru atılmış yeni bir adımdır.' (T. Edison) Uzun dönemli mutluluğunuzu garantiye almak için vermeniz gereken en önemli kararlardan biri, hayatın size getirdiği şeyi o anda kullanmaya karar vermektir. Kayığınız karaya oturduğu zaman, kendinizi başarısız bulup dövüneceğiniz yerde, hayatta başarısızlık diye bir şey olmadığını hatırlayın. Tecrübelerinizden ders almaya hazır ve istekli olun."
Sayfa 45
Newton'un uşağından Newton tasviri
❝ Uşağı 35-40 yaşları arasındaki Newton'u şöyle anlatır: Onun ne hava almak, ne yürüyüş yapmak, ne ata binmek, ne top oynamak için dışarı çıktığını hiç görmemişimdir. Çalışmada geçirdiği zamanı kayıp olarak düşünür, çalışma odasından ancak ders vermeye gitmek üzere çıkardı... Dersini dinlemeye gelenlerin sayısı o kadar azdı ve bunlar arasından anlayanlar da o denli enderdi ki, dinleyici bulmak isteğiyle yanar tutuşur, duvarlara hitap ederek hırsını giderirdi. Gerek Kepler'in, gerekse Newton'un o sıralardaki öğrencileri neler kaybettiklerinin hiçbir zaman farkına varmamış olmalılar. ❞
''Varılabilecek son noktadır anlayabilmek. En üst derece bilgi gerektirir. ... Kim bilir belki ben de anlarım kendimi. Anlayabilirim varlığımı. Ya da hepsinden vazgeçtim. Belki bir gün, ben de anlayabilirim suyu, ateşi, toprağı, havayı... Yanlış anlaşılmasın! Ders almak değildir anlamak. Tecrübe asla! Kıyasla da varılmaz bu noktaya. Sadece anladığının farkında olmaktır gereken. ... Ancak sanmıyorum. Ne o kadar sabrım var, ne de anlamaya merakım...Ölümlü olduğunu unutamadıktan sonra ne gereği var anlamanın? Tutunsan da âşıklarına, zincirlesen de kendini dostlarına yine de gömülürsün toprağa. Gerekirse hepsiyle beraber gömerler.''
Sayfa 181 - Kinyas
Reklam
Önyargılarla ve baskıcı rejimlerle savaşmak büyük cesaret ister ama bilgi eksikliğini kabul edip bilinmeze doğru yol almak daha fazla cesaret istiyor.
“Bir öğretmen olmak istiyordum. Candan istediğim şey öğretmen olmaktı. Ama beyaz tebeşir ve cetvel yerine elime asker tüfeği almak zorunda kaldım. Bunun sorumlusu da ben değilim. Yaşadığımız devir böyle istedi. Çocuklara bir defa bile ders vermek nasip olmadı bana.”
Sayfa 92
Kudüs esir olmakla, Müslümana bir ders vermiştir. Yeryüzü Müslümanları bir ilahî imtihanla karşı karşıyadır. Kudüs'ün elimizden çıktığına inananlar, oranın Yahudilerin mülkiyetine geçtiğini sananlar, bu imtihanı kaybetmişlerdir. Çalınan Kudüs'ü geri almak cehdiyle yaşamayanlar, bu imtihanı kaybetmişlerdir.
Biz kısacık hayat-ı dünyeviyeye yirmiüç saatı sarfedip, beş farz namaza kâfi gelen bir saati, pek çok uzun olan hayat-ı uhreviyemize sarfetmezsek; ne kadar hilaf-ı akıl bir hata ve o hatanın cezası olarak hem kalbî, hem ruhî sıkıntıları çekmek ve o sıkıntılar yüzünden ahlâkını bozmak ve me'yusane hayatını geçirmek sebebiyle, değil terbiye almak, belki terbiyenin aksine gitmekle ne derece hasaret ederiz, kıyas edilsin. Eğer, bir saati beş farz namaza sarfetsek; o halde hapis ve musibet müddetinin herbir saati, bazen bir gün ibadet ve fâni bir saati bâki saatler hükmüne geçebilmesi ve kalbî ve ruhî me'yusiyet ve sıkıntıların kısmen zeval bulması ve hapse sebebiyet veren hatalara keffareten affettirmesi ve hapsin hikmeti olan terbiyeyi alması ne derece kârlı bir imtihan, bir ders ve musibet arkadaşlarıyla tesellidarane bir hoş-sohbet olduğu düşünülsün. Asa-yı Musa - 11
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.