Yüz otuz yaşındaymış bilge dut ağacı (Morus Alba).
Bin sekiz yüz doksan doğumlu! Ağaç dikmek ölümsüzlük bir nevi!
İmkân olsa bir gece gelip sırtımı dayayıp dertleşmek isterdim.
Ben onun dilinden anlamam lakin onun benim halimi anlayacağı muhakkak.
Yalnızlığı sormak lazım dut ağacına!
Yaşıtlarını bir bir kaybettikten sonra bizim aklımızın
Niçin yazıyorum? Bir kitabım daha çıkarsa başım göklere ereceği için mi? Sordum bu soruyu kendime, “Hayır," diyor içimden bir ses. Evvelemirde yazmayı seviyorum; yazarken hem düşünüyor, hem dinleniyor, hem de tabir caizse dünyayı unutuyorum. Bilinmedik yerlere gitmek, başladığından daha uzak bir yerde kaybolmak, çağrışımlar denizinde yelken
Uzunca yazılar yazıp içimi bir yerlere dökmek istiyorum. Birini sevince çok sevip, o kişi gidince en fazla iki gün daha seviyor kalabilmem tuhaf, sevgi süreklilik gerektirirken ben sadece beni sevdiğini hissettiğim insanları daimi sevebiliyorum. Bu beni bir nevi hancı yapıyor gelen konuğu en iyi şekilde ağırlayıp gönlünü hoş tutup başka bir yola