Tabduk emre bir gün müritlerine, “bugün hepiniz dağa çıkınız ve bana çiçeklerden demetler getiriniz. En güzel demeti hazırlayana bir hediyem olacak” dedi… Yunus en sona kaldı. Tek bir papatya ile çıkageldi… Yunus, “şeyhim” dedi. “Kırları dolaştım, hangi çiçeğe varsam Allah’ı zikreder buldum. Hiçbirini koparamadım. Akşama doğru bir papatya bana seslendi: “ gel derviş Yunus. Benim kellemi kopar. Ben bugün rabbime zikirden gafil oldum. Ölmek bana haktır, beni götür şeyhine”… Bende onu size getirdim.
Akşemseddin Hazretleri
Vakti zamanında Akşemseddin hazret Hacı bayram veli hazretlerinin ününü duymuş ve onunla tanışmak için yollar kat ederek Hacı Bayram velinin yaşadığı yere varmış sonra bir de bakmış ki dükkanları tek tek dolaşıp akçe toplayan bir adam, içinden vay ahmak Şemsettin buralara kadar boşa gelmişsin benim veli bir zattır dediğim adam dükkan dükkan akçe topluyor. Kibir okları gönlüne ilişmişti aradığım bu değil diyerek Halep yoluna düştü orada alim bir zat bulup eteğine sarılmayı planlıyordu, böylece günler geceler gitti lakin aklında hep başına gelenler vardı dünya malından vaz geçmemiş bir derviş.. Halep'e bir konak mesafe kala bir gece vakti uyuduğunda rüyasında boynunda bir zincir halebe gitmeye çabaladığında sertçe geri çevriliyor arkasına bir de bakmak için yelteniyor ki zincir elinde Hacı bayramı veli hazretleri ve o anda kan ter içinde kalarak uyanıyor pişman ve perişan halde Ankara ya geldiğinde Hacı bayram veli hz ni görüyor ama o hiç oralı değil az sonra ağacın dibine sofra serilir ve herkes halka yapıp otururlar Akşemsettin de onları uzaktan seyr ediyor (ne çağıran var ne de kovan var) orada duruyor ağlıyor ama kimse oralı değil tabi sonra gözüne köpekler ve yemekleri ilişiyor diyor ki ben ancak bu yemeklere layığım gidiyor köpeklerin yanına tam eğilip yiyecek Dur diye bir ses duydu sesin sahibi Hacı Bayram hazretlerinden başkası değildi seslendi "Gel a köse, gönlümüze girdin" sonra alıp sofraya oturttu onu tebessümle bakarken kendi ekmeğinden bölüp verdi sonra dedi ki "Zincirle, zorla gelen misafir böyle ağırlanır"
Reklam
Bahçelerde horozlar ötmeğe başlamıştı; insanlar ve hayvanlar uyanıyordu. ''Ruh böyle uyanır işte,'' dedi Francesco, birden bana dokunarak.'' Onun da öküzleri var, beş tane öküzü. Onları sabah boyunduruğa vurur, onlarda toprağı sürmeğe, ekmeğe başlarlar.'' ''Ne ekerler?'' diye sordum anlayamamıştım. ''Cenneti, Cenneti ya da Cehennemi'' diye cevap verdi Francesco, yolun kenarından güzel bir sarı papatya koparmak üzere eğilerek. Ama tam elini uzatmışken, kendini tuttu. Caymıştı. ''Rabbim, yolu süslesin diye yaratmış bunu, Tanrının yarattıklarını, görevlerini görmelerinden alıkoymamalıyız.'' Bunu dedikten sonra sanki sevgili kızkardeşine Allahaısmarladık dermiş gibi papatyaya el salladı.
Sayfa 61 - İz YayıncılıkKitabı okudu
Deveden Büyük Fil Var
Padişah derviş olma isteği ile Şeyh'e gelince Şeyh ayağa kalkıp kendisine tazimde bulunmamıştı. Padişah bu halden kırıldığını Velîyyüddinzâde Ahmed Paşa'ya söyledi. Veliyyüddinzâde şu karşılığı verdi: Şeyh sizin mürebbinizdir (mürşidinizdir). Bu fetih birçok sultana nasip olmayıp size nasip olduğu için bundan dolayı sizde oluşan gururu kırmak istemiştir. Padişah, Şeyh'in kendisine saygı için ayağa kalkmamasına çok içerlemişti. Hatta Şeyh'in boynunu vurdurmayı bile düşündüğünü Mahmut Paşa'ya söyledi. Paşa güç bela Padişah'ı ikna etti ve şöyle dedi: Padişahım, siz de Şeyh'i davet edin. Geldiği zaman da ayağa kalkmayın. Sultan, Paşa'nın dediğini yaptı. Şeyh sükûnet içerisinde geldi, diline İsm-i A'zam'ı aldı. Sultan, Akşemseddin'i görünce hemen ayağa kalktı ve ona tazimde bulundu. Şeyh gittikten sonra Paşa, Sultan'a niçin böyle davrandığını sordu. Padişah şu cevabı verdi: Şeyh'e tazim göstermemek elde değil. Diğer Şeyhler gelip benimle musafaha ettiklerinde elleri titrer. Akşemseddin ile musafaha ettiğimde ise benim ellerim titrer.
Hz. Ali (r.a.) bir defasında yanındakilere, "Ben hiç kimseye bir iyilik ve kötülük yapmadım!" dedi. Yanındakiler şaşırdılar ve: 'Efendim, bu nasıl olur? Kötülük yapmadığınız doğru, fakat hiç kimseye bir iyilik yapmadınız mı? Bizler sizin çok iyiliğinizi gördük!' dediler. O zaman Hz. Ali (r.a.): "Ben her ne yaptımsa kendime yaptım" dedi ve şu âyeti okudu: "Kim bir iyi amel yaparsa bu onun kendi faydasınadır. Kim de bir kötü amel yaparsa bunun zararı kendi nefsinedir. Sizler sonuçta Rabbinize döndürülürsünüz (O size hak ettiğinizi verir)." (Câsiye, 15)
Kurumsal bir tarikat bağına sahip olmadıkları anlaşılan bu muvelleh dervişlerin özelliklerine baktığımızda, muvellehliğin onlardaki tezahür biçimlerinin temelde yerleşik dini ve toplumsal yapıya bir muhalefet üzerine inşa edilmiş olduğunu görmekteyiz. Bu muhalefetin yansımaları olan namaz kılmama, oruç tutmama, giyim-kuşam
Sayfa 82 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, MUVELLEH KAVRAMI VE TARİKATLAR, Muvelleh Kavramı: Veli mi, Deli mi?
Reklam
912 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.