Şimdi, zihnimi meşgul edecek her şeyden uzak, kendime huzurlu bir sakinlik içinde güvenli bir dinlenme ortamı bulmuşken, eski görüşlerimin tümünü ciddiyetle ve özgürce yıkma işine girişebilirim.
“… bizi bir kez aldatmış olan şeylere asla tam anlamıyla güvenmemek ihtiyat gereğidir.”
Reklam
Descartese gıcık ;))
Descartes olmadık hayallerinin dağınık parçalarını bir­birine uydurmak için insanın daima düşündüğünü varsayar. Ben de kuşların durmadan uçtuğunu, köpeklerin durmadan koştuğunu hayal etmek isterdim. Ne de olsa kuşlar uçma, köpeklerse koşma yetisine sahiptir.
Descartes metafizik düşüncelerle doğduğumuza inanır veya inanır gibi yapar. Ben de Homeros'un zihninde İlyada ile doğduğunu iddia etmek isterdim. Homeros'un ileride kah güzel, kah tutarsız, kah abartılı şairane fikirler edindikten sonra nihayet İlyada'yı kaleme alacak şekilde oluşturulmuş bir beyinle doğduğu doğrudur. Bizler doğarken içimizde daha ileride gelişecek her şeyin tohumunu da taşıyoruz. Fa­ kat nasıl ki Raffaello ve Michelangelo fırçalarıyla ve renkle­ riyle doğmadılarsa, bizler de fikirlerle doğmadık.
Descartes "Düşünüyorum, öyleyse varım" diye yazdı. "Yalnız" sözcüğünü de kullanabilirdi: "Düşünüyorum, öyleyse yalnızım". Şöyle de yazabilirdi: "Yalnızım, öyleyse düşünüyorum"
Tutunabilecek bir kimse göremiyordum, bu durumda kendi yolumu kendim bulmak durumunda kaldım. René Descartes
Reklam
Tutunabilecek bir kimse göremiyordum, bu durumda kendi yolumu kendim bulmak durumunda kaldım. René Descartes
Bu güzel!
Bir insan sonsuz olabilir (devenir) [sonsuz haline gelebilir] mi? Bu noktada, aslında, şu şekilde yanıt verebiliriz: İn­sanda bir sonsuz fikri vardır, çünkü insan sonsuzu çok uzun zamandır düşünüyor. Sonsuz bir Tanrı olduğu­nu düşünmüştür, belki sonsuz bir sayı olduğunu dü­şünmüştür, sanal sonsuz ve edimsel sonsuz üzerine çalışmıştır. İnsan sonsuzu düşünür. Sorun, sonsuz düşünüldüğü için sonsuz olunup olunmadığıdır. Bazı fi­lozoflar, sonsuzu düşündüğümüz için, sonsuzla gerçek bir ilişkiye girdiğimizi, içimizde bir şeyin sonsuz oldu­ğunu düşünür. Örneğin Descartes, sonlu olan bizlerin içinde sonsuz fikri olduğu için, sonsuzla bir iletişimin olması gerektiğini söyler. Tanrı'nın bizim zihnimize bu sonsuz fikrini yerleştirdiğini düşünür. Belki yalnızca odur, zira, sonlu olarak, sonsuz fikrine nasıl sahip ola­bilirdik? Madem sonsuzu düşünüyoruz, onunla ilişki­de olduğumuzu düşünebiliriz.
Sayfa 37 - Monokl Yay. Birinci Basım: 2017 Haziran
René Descartes
"Tanrı'nın olup olmadığını, eğer varsa, aldatıcı olup olamayacağını incelemeye mecburum. Çünkü bunu öğrenmedikçe, bana öyle geliyor ki, başka herhangi bir şeyden de asla tam anlamıyla emin olamayacağım."
Descartes'ı düşünüyorum gözlerim kapalı/ Ya ilham geliyor ya inme iniyor...
Reklam
Evrensel bilimi keşfetmek için önce bir düşünme yöntemini tam olarak edinmemiz gerektiğini savunuyordu. Bu yöntem şu iki düşünsel işlem kuralından oluşuyordu: Sezgi ve çıkarsama. Descartes sezgiyi "gölgesiz, dikkatli bir beynin kuşku olmayan, sadece mantığın ışığı altında oluşmuş fikir" olarak tanımladı. Çıkarsama ise, "kesin olarak bilinen diğer gerçeklerden yapılan gerekli çıkarım" olarak tanımlandı. "Kartezyen Metodu" olarak bilinen bu tanınmış yöntemi bu iki düşünce kuralının doğru uygulanmasında yatıyordu.
Ama Hollanda'nın bir avantajı vardı: On yedinci yüzyılda Avrupa aklının gümrüksüz bölgesiydi. Diğer ülkelerin tersine, burada fikirlerinizin bedelini ödemek zorunda değildiniz. Hoşgörülü Hollandalılar Engizisyon, sapkınlık, gererek işkence yapılan aletler, kazığa bağlayıp yakmak gibi Avrupa'nın diğer bölgelerinde düşünürleri onurlandırmak için kullanılan ağır iş aletlerini ortadan kaldırmışlardı. On yedinci yüzyıl boyunca özgün felsefeler üreten dört düşünürden üçü - Descartes, Spinoza ve Locke - Hollanda'da yaşadılar. (Diğeri, Leibniz, sınırın diğer tarafında Hannover'de yaşadı ve birçok kez Hollanda'ya geldi.)
Descartes, "iyi yaşamak, görülmeden yaşamaktır, " derken yanılıyordu, inanın bana, görünmez olmak sandığınız kadar eğlenceli değil.
Sayfa 45
Descartes hayatı boyunca bir parça olsun yararlı bir iş yapmadı.
Descartes, toplumların ileri ya da geri diye ayrılmayacağını; ülkelerin gelişmişlik ve zenginliklerinin, zamanın planlı ve programlı kullanarak çalışmalarından ve dinlenmelerinden kaynaklandığını ileri sürmektedir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.