Düşmanlarımız sadece bir ulus tanırlar,kendilerinkini ;sadece tek bir din tanırlar,kendilerinkini ve sadece tek bir siyasi parti tanırlar; yine kendilerinkini. Kendilerinin olmayan her şey yok edilmeye mahkumdur.
Sayfa 216Kitabı okudu
At çok zaman gerçek kahramandan daha çok kahraman gösterilir. Herkes tarafından sevilen, takdir edilen bir kahramanı atından ayrı göremezsiniz. Kahraman onu canı kadar sever. Bir kahramanın atının ölümü onun sonu demektir. Atını ölü gören kahraman rahatlıkla kendini düşmana teslim eder. Güzel, sadık ve vefalı arkadaşından bir an ayrı yaşamak istemez. Atlar için bu destanlarda övgüler ve ağıtlar yazılmıştır.
Reklam
Türk kadını sarayda beslenen tembel, şişman, sadece aşk ve şarap şiirine ilham veren bir tip değildir. Özellikle yaratılış destanlarında kadın, tanrısal özelliklere haiz, kutsal, zarif, ince ruhlu ve ilahi yaradılışlı, ışıktan veya sudan doğan, adeta zarafet ve güzellik tanrıçasıdır. fakat hiçbir Türk destanında kadın aczin sembolü, zevk ve eğlence aleti olarak gösterilmemiştir.
Hikayelerde kadınlara ait çizgiler, aynı zamanda Türk kadını tipini ve kadın güzelliğini belli eder: Bu kadınlar ve kızlar; ince belli, servi boylu, al yanaklı, kalem kaşlıdırlar. Dirse Han'ın hatununa: "Beri gel başımın bahtı evimin tahtı Evden çıkıp yürüyünce servi boylum Topuğunda sarmaşınca kara saçlım Kurulu yaya benzer çatma kaşlım Çift badem sığmayan dar ağızlım Güz elmasına benzer al yanaklım." diye seslenişi buna bir örnektir.
Sayfa 101Kitabı okudu
"Biz bunlara bakıp korkmamalıyız. Düşmanlarımız korksun. Hem de nasıl korkuyorlar. Korkularından bize bu zulümleri yapıyorlar. Korkmasaydılar yapmazlardı. Yüz elli yıldır bizi tüketmeye uğraşıyorlar. Yüz elli yıl! İşte bu yurtta bir avuç Tatar kaldık. Bizi büsbütün yok etmedikçe içleri rahatlamayacak. Biz mahvolduktan sonra bile, bu sefer ruhumuzun önünde titreyecekler. İyi bak bu yıkıntılara!.. Sen benim evlâdım olmakla beraber, bu toprağın, bu yıkıntıların bir parçasısın... Seni bu toprak doğurdu, bu toprak besledi. Bil ki yalnız değilsin. Büyük bir milletin zengin geçmişi ve parlak geleceği seninle beraber. Bahçesaray'dan Kaşgar'a vatana kadar binlerce minaremiz göklere uzanıyor. Bize Tatar diyorlar, Çerkez diyorlar, Türkmen diyorlar, Kazak diyorlar, Özbek diyorlar, Azer diyorlar, Karakalpak, Çeçen, Uygur, Kabardı, Başkırt, Kırgız diyorlar. Bunlar hep yalan! Deniz parçalanmaz. Biz Türk-Tatarız. Bunu senin kalbinin bildiği gibi, her Başkırt, her Kırgız, her Kazak'ın, Kırgız'ın da kalbi bilir. Kalbinin hisleriylr hareket et. Dünyanın boş hırslarına kapılma. "
Ötüken NeşriyatKitabı okudu
Doğum
Günler geçiyor, geceler devriliyor, haftalar geçiyor, aylar geride kalıyor. Önce yağmur başlıyor, aralıksız, durmadan... Günlerce, haftalarca. Yağmurdan karakış bastırıyor. Soğuk,zemheri ayları. Ve kar geliyor. Önce yavaş yavaş, saçtan dökülen kepek misali. Ardından patiska bezi gibi, lapa lapa... Toprağa düştükçe bir daha yerinden kalkmayacakmış gibi ağır, taş gibi. Her yer bembeyaz bir renge bürünüyor. Kar, beyaz örtüsünü çekiyor her yere. Kar; dağlar ülkesinde her zaman destanlarının dünyası, suyun yüzeyinde kırılan aydınlığın ışığı, onları aydınlatan yıldız, korku dolu, yalnız zamanların ışıklı tacı, çaresiz yüreklerin korunağı, rüyaların beyaz fistanı, umutları koruyan beyaz tül...
Sayfa 39 - GKKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 31 ile 40 arasındakiler gösteriliyor.