Betül

Betül
@desturbett
Bu profil felsefe ve dinler tarihi başta olmak üzere insan bilimlerini okur inceler.
Teoloji
Marmara üniversitesi
İstanbul
Bursa
8 reader point
Joined on August 2017
Sıradan hayatlar
"Sıradan olmamak gerek" desem size, çoğunuz benimle aynı fi­ kirde olursunuz. "Sıradan olmamak lazım" argümanını onaylayan insanlarla birlikte sıradanlaşmak pahasına bunu yaptığınızı bile fark etmezsiniz çoğu zaman ... Sıra dışı olmanın gerekli bir şey ol­ duğu algısı, en "sıradan" algı tiplerinden biridir. Neden? Belki de sıradanlığın zıddının sadece "farklı olmak" değil, aynı zamanda ve hemen her zaman "başarılı olmak" gibi algılanmasından dolayı­ dır. Halbuki mesele hiç de öyle değildir. Sıradan olmamak için ha­ yatında sıradan gördüğü her şeye sırtını dönen ve böylece yıllar boyu gözünün önündeki imkanlardan, hatta mucizelerden bihaber yaşayan insanları tanısanız, sıra dışı olmaya çalışırken kaçırdık­ larınızı daha iyi anlayacaksınız, anlayacağız belki...
Reklam
Aşk beyinde mi kalpte mi
Elbette kültürel değişimin bizi biyolojik yasalarımızdan uzağa sa­vurduğu birçok durum arasında, aşk ve birliktelikler de paylarına düşeni alıyorlar. Çarpıtılmış estetik algılar, kozmetiklere boğulmuş insanlar, hislerine değil de kendilerine belletilmiş kalıplara göre ya­ şamaya mecbur kalmış topluluklar, bizi biyolojimize yerleştirilmiş bu paha biçilmez yetenekleri kullanamaz ve onlardan fayda devşire­ mez hale getiriyor. Halbuki milyonlarca yıllık yaşam planından edi­ nilmiş bilgeliğin yanında günlük modaların ne kadar önemsiz oldu­ ğunu bir fark edebilsek, mutluluk dediğimiz kelimenin anlamını çok daha iyi kavrayabileceğiz.
DOKTOR TABİP VE HEKİM
Bir dostum bir sohbet esnasında, "Haysiyet, izzet-i nefis, gurur gibi kelimeleri­ mizi attık bir kenara, hepsine birden onur dedik. Onur geldi ama biz haysiyetimizden olduk" demişti.

Reader Follow Recommendations

See All
Özgürlük Nedir?
“Devlet insan için, insanın özgürlüklerini güvence altına almak; insanları adaletle, refah ve güven içinde yaşatmak için vardır. Hukuku işletmek, haksız rekabeti önlemek ve her insanın insanca yaşayabilmesi için gerekli kurumsal yapıları oluşturmak devletin görevidir. Devlet güç kullanabildiği için bireyin özgürlüğünün devletten de korunması, bu gücü kullananların keyfiliklerine meydan verilmemesi de bir tür zorunluluktur. Devlet toplumun dinini ve değerler sistemini görmezlikten gelemez; fakat herhangi bir dinden yana da olmaması gerekir. Devletin dini olmaz; devletin dini olacak ise bu sadece ve sadece adalet olabilir.”
Sayfa 64 - Endülüs yayınlarıKitabı okudu
Mezhepler Dinin Yerine İkame Edilemezler
“Her mezhebin, doğal olarak doğruları ve yanlışları vardır. Zaten mezhepler, pek çok kimse görmek istemese de, dinamik oluşumlardır; hayatta kaldıkları müddetçe her zaman diliminde yeniden inşa edilmektedir. Bu süreçte, bazı yanlışlar, din gibi algılandığı için, kalıcı hale gelebilmektedir. Fikhi mezheplerde dinamizm içtihatla sağlanmakta, müçtehitler bazen, kendi içtihatlarını değiştirmekten çekinmemektedirler. Itikadi mezheplerde, inançla ilgili yorumlar din gibi algılandığında, yorum olduğu unutulmakta, yanlış ise, o yanlış nesiller boyu sürebilmektedir.”
Sayfa 41 - Endülüs yayınlarıKitabı okudu
Reklam
“Mezhebin gelişme sürecinde kendine özgü bir "usûl" oluşur. Bu da, fikhi mezheplerin yeni içtihatlarının mezhebin esas aldığı bilgi anlayışına, temel ilkelerine ve takip ettiği yönteme uygun olmasını, bir birikim oluşturmasını sağlar. Kısaca fikhî mezheplerde, daha mezhepleşme süreci başlamadan, mezhebin teorik çerçevesi hazır hale gelir.”
Sayfa 39 - Endülüs yayınlarıKitabı okudu
Mezhepler
“Kur'ân'da pek çok yerde "iman eden ve sâlih amel/iyi iş işleyenlerin cennetlik oldukları" belirtilir. Buradaki imanın özünü Tevhid, sâlih amelin omurgasını da "dosdoğru olmak" oluşturur. Tevhid olmadan iman; doğruluk, dürüstlük olmadan da iyi iş olmaz”
Sayfa 34 - Endülüs yayınlarıKitabı okudu
Mezhepler
“Kimin gerçekten iman edip etmediğini sadece kişinin kendisi bilir. Bu bakımdan İslâm ne taklidi imana sıcak bakar; ne de mezhep, cemaat, tarikat adına, topluca oluşan imana yer açar. Her insan, şayet iman etmek istiyorsa, iman esaslarını makul ve anlamlı buluyorsa, bu konu ile ilgili deliller onu ikna etmiş ise, hiçbir baskı altın-da kalmadan, kendi hür iradesiyle iman etmeye karar verebilir”
Sayfa 23 - EndülüsKitabı okudu
Mezhepler
“Din bütünleştirirken, mezhepler ayrıştırır. Aynı dine mensup insanlar, mezhep söz konusu olduğunda, dinin kuşatıcılığını mezhebe indirgeyerek, dine eşrulaştır mezhep üzerinden okumaya ve değerlendirmeye başlarlar.”
Sayfa 12 - EndülüsKitabı okudu
“Gerçekte, kusursuz hıristiyan devlet, hıristiyanlığı dayanağı ve devlet dini olarak kabul eden ve bu yüzden diğer dinlere karşı dışlayıcı bir tavır alan hıristiyan denen devlet değildir, tersine daha çok tanrıtanımaz devlettir, demokratik devlettir, dini sivil toplumun geri kalan öğeleri arasına süren devlettir. Hâlâ teolog olan, hıristiyanlığın ikrarı yönünde hâlâ resmî yoldan iman tazeleyen, hâlâ kendini devlet olarak ilan etmekten kaçınan devlet, dünyasal ve insani biçimde, kendi devlet olarak gerçekliğinde, aşkın dışavurumu hıristiyanlık olan insani temeli ortaya koymayı henüz başarmamıştır. Hıristiyan diye bilinen devlet olsa olsa basitçe devlet-olmayandır, çünkü din olarak hıristiyanlık değil, ama yalnızca, kendi ifadesini edimsel insani yaratımlarda bulabilen, hıristiyan dininin insani arka planıdır. Hıristiyan denen devlet, devletin hıristiyanca yadsınmasıdır”
Sayfa 15 - sol yayınlarıKitabı okudu
Reklam
politik devlet
“Politik devlet sivil toplum karşısında, göğün yer karşısında olduğu kadar tinseldir. Onunla aynı karşıtlık içindedir, ve tıpkı dinin din-dışı dünyanın darlığına üstün gelişi gibi o da sivil topluma aynı biçimde üstün gelir: onu yeniden tanır, yeniden kurar, ve kendisine onun tarafından egemen olunmasına izin verir. İnsan en dolayımsız gerçekliğinde, sivil toplumda, dünyasal bir varlıktır. Kendini gerçek bir birey saydığı ve başkalarınca da öyle sayıldığı burada o, düzmece bir fenomendir. Buna karşılık insanın cinsil varlık sayıldığı devlette o, yanılsamalı bir hükümdarlığın hayalî bir üyesidir, kendi gerçek bireysel yaşamından yoksun bırakılmış ve gerçeksiz bir genellikle yüklenmiştir.”
Sayfa 13 - sol yayınlarıKitabı okudu
“Yahudinin, hıristiyanın ve genel olarak dinsel insanın politik özgürleşmesi, devletin yahudilikten, hıristiyanlıktan ve genel olarak dinden özgürleşmesidir. Devlet, dinden, devlet olarak kendi biçiminde, kendi özüne uygun tarzda, devlet dininden özgürleşerek özgürleşebilir. Bu, devletin devlet olarak hiçbir dini tanımaması ama her şeyden önce kendini devlet olarak tanıması demektir. Dinden politik özgürleşme sonlandırılmış, çelişkisiz bir dinsel özgürleşme değildir, çünkü, politik özgürleşme insani özgürleşmenin sonlandırılmış, çelişkisiz bir biçimi değildir."
Sayfa 12 - sol yayınlarıKitabı okudu
“Yahudi sorunu, yahudilerin yaşadığı her devlete bağlı olarak farklı bir biçim alır. Politik devletin, devlet olarak devletin varolmadığı Almanya’da yahudi sorunu, tamamen teolojik bir sorundur. Yahudi, hıristiyanlığı kendi temeli sayan bir devletle, dinsel bir karşıtlık içinde bulunuyor. Bu devlet, resmen, ex professo10 teologdur. Eleştiri burada teoloji eleştirisidir, hıristiyan ve yahudi teolojisinin eleştirisi olarak iki taraflı bir eleştiridir. Öyleyse bu durumda, ne kadar eleştirel olursak olalım, hâlâ teoloji zemininde kalıyoruzdur.”
Sayfa 9 - sol yayınlarıKitabı okudu
Yahudi Sorunu
“Hıristiyan devlet, özü gereği, yahudileri özgürleştiremez. Ama, diye ekliyor Bauer, yahudi özü gereği özgürleşemez. Devlet hıristiyan, yahudi de yahudi olarak kaldıkça birinin özgürleşmeyi bahşetmeye güç yetiremezliği gibi, diğeri de elde etmeye güç yetiremezdir.”
Sayfa 7 - sol yayınlarıKitabı okudu
Katolik kilisesi
Katoliklik’te popüler dini gelenekten çok resmî dini gelenekler önemlidir. Bu da Katolikliğin Hıristiyanlık anlayışını hukuki bir zeminde yorumlamasına sebep olmuştur. Şüphesiz Katolikliğin Latin-Roma hukukundan devraldığı adli terminoloji bu yorumu desteklemiştir.
Sayfa 5 - Ayışığı kitaplarıKitabı okudu
giriş
Katolik kilisesi daha işlenmiş, daha sublime olmuştur; Ortodoksluk ise daha sade, daha az işlenmiş ve daha natureldir.
Sayfa 2 - Ay ışığı kitaplarıKitabı okudu
Reklam
Ön Söz
Ortodoks teolojisinin ana konusu aslında Tanrı bilgisinin doğasıdır. Tanrı fikri, kozmolojik düşünce ve Tanrı-insan arasındaki ilişkinin mahiyeti Ortodoks teolojisinin ikincil yanlarını oluşturur.
Sayfa 1 - ay ışığı kitaplarıKitabı okudu
42
Etkili bir kitle hareketi, günah fikrini iyice besler. Özerk benliği yalnız kısır ve aciz olarak tarif etmezle kalmaz, onu aşağılık bir insan olarak da görür.
Sayfa 76 - OlvidoKitabı okudu
43
Hüsrana uğramış kişilerin sıkıntısı nedir? Bu sıkıntı kendilerini çaresiz şekilde kusurlu görmekten ileri gelmektedir. Bı kişilerin başlıca arzusu kendilerinden kurtulmaktır ve birlikte hareket etme ve fedakarlık eğiliminde tezahür eden şey bu arzudur.
Sayfa 82 - Olvido yayınlarıKitabı okudu
38
Aşırı benciller hüsrana kapılmaya epey meyillidir. Bir kişi ne kadar bencilse, hüsranları da o denli şiddetli olur. Dolayısıyla, diğerkamlığın muhtemelen en ikna edici savunucuları aşırı benciller olacaktır.
Sayfa 69 - Olvido yayınlarıKitabı okudu
11
Hiç şüphe yok ki benmerkezci hayatımızı bencil olmayan hayatla değiştirdiğimizde özsaygımız muazzam derecede güçlenir. Diğerkamların hatta had safhada tevazu sergileyenlerin kibri uçsuz bucaksızdır.
Sayfa 30 - OlvidoKitabı okudu
13
Uğrunda canımızı vermeye hazır olmadığımız bir amaç yoksa, uğrunda yaşamaya değer bir şeye sahip olduğumuzdan emin olamayız
Sayfa 31 - OlvidoKitabı okudu