...İdeolojiler... tekrar geri dönüp, kendilerini bozguna uğratanları bozguna uğratabilirler. Bu konuda atom felsefesi örneği, nefis bir örnektir... Aristo felsefesi karşısında direnememiş, bir kenara itilmiştir. Bilim devrimi ile tekrar sahneye çıkmış, süreklilik teorilerinin gelişmesi sonucu tekrar geri plana itilmiştir.
Sayfa 154 - Pınar YayınlarıKitabı okudu
Mensiyüs
Mensiyüs un siyaset alanında söylediklerinin çoğu, sözgelimi - "Hiç bir zaman savaş iyi olmamıştır." - diyerek savaşa karşı çıkışı, gösteriş ve savurganlığa karşı tutumu ustasının izinden gittiğini belli eder. Onu Konfüçyüs'ten ayıran yan ise halk ile yöneticiler arasındaki ilişkiyi başka bir açıdan görmesidir. Monarşiyi (mutlakiyet) demokrasiye yeğler, çünkü, ona göre, bir demokraside herkesin iyi eğitilmiş olması gerekir, oysa monarşide bir hükümdarın doğru yola sokulmasıyla az çok işe yarayan bir toplum düzeni rahatlıkla kurulabilir. Ancak Mensiyüs'e göre, önemli olan halktır, halkın iyiliği için çalışmaktır, hükümdar ise hiç önemli değildir. Burada şu sert uyarıyı yapıyor: Halkın iyiliği için çalışmayan, görevini yapmayan bir hükümdarı tahttan indirmeye, hatta öldürtmeye çalışmak halkın hakkı hatta görevidir. "Mensiyüs demişti ki: Hükümdar büyük yanlışlıklar yapıyorsa, ondan bunları düzeltmesi istenir, hiç oralı olmazsa yerine başka bir hükümdar getirilir. - Mensiyüs şöyle konuştu: 'Zindancıbaşı zindanda düzeni sağlayamıyorsa, ne yapmalı?' Hükümdar dedi ki: 'Değiştirilmeli!' Mensiyüs konuşmasını şöyle sürdürdü: 'Bütün ülkede düzen bozulmuşsa, ne yapmalı?' Hükümdar yanındakilere döndü ve başka şeylerden konuşmaya başladı...." «Halkın devrim hakkı» öğretisi yüzünden Mensiyüs tahmin edilebileceği gibi yöneticilerden pek ilgi görmedi. Yazıları ve resmi, zaman zaman Konfüçyüsçü tapınaklardan bile çıkarıldı. Ne var ki, Çin tarihine bakacak olursak halkın sık sık onun göstermiş olduğu yoldan yürüdüğünü görürüz.
Sayfa 159 - pdfKitabı okudu
Reklam
Nietzsche artık, Schopenhauerci metafiziğin avuntularını bir kenara bırakarak, otorite ister dinsel ve metafizik olsun, isterse ahlâki veya politik ol­sun, sorgulanmamış tüm otorite biçimlerine saldırısında modern felsefeyi destekler. Aydınlanmayı savunur, ama meşru olmayan otoriteye meydan okuyuştan yola çıkarak bir devrim felsefesi geliştirilmesine yönelik girişimlerin hepsini kınar. “Aydınlanma” ve “devrim” arasındaki karşıtlık, Rousseau ve Voltaire arasındaki kar­şıtlık kapsamında sunulmaktadır. Nietzsche’ye göre devrim fel­sefesi kendisini, toplumsal düzen bir kez yıkıldıktan sonra, “adil in­sanlığın en şerefli yüce tapınağının hemen, kendiliğinden yüksele­ceği” yanılgısına kaptırmaktan mustariptir. Modern devrim teorisi, Rousseau’nun, uygarlığın katmanları altında doğal bir insani iyiliğin saklı olduğu, yozlaşmanın kaynağınınsa insanın içinde, yani insan doğasında değil, devlet ve toplumun kuramlarında ve eğitimde yattığı inancından türetilmiştir.
Devrim yapamıyorsam, felsefesini yapayım bari...
Hegel'in felsefesi, devrimin değil, restorasyonun felsefesidir.
Sayfa 71
Aydınlanma felsefesi ve ardından Fransız Devrimi'ni ve nihayet 20. yüzyıl başında, Fransa'nın 1905'teki laiklik yasasıyla zirvesine vardığı farz edilen bir evrimle tamamen gerçekleştiğine inanılan din ile siyasetin birbirinden ayrılığı bir göz yanılmasıdır. Aslında 'laikleşmiş' denilen toplumlar daima Kutsal Kitap mesajının vazettiği tek ideal uyarınca evreni felsefi ve siyasi bir düzenin hak yoluna çağırmak ve ''vaad edilmiş toprağı'' tutkuyla aramak misyonuyla hareket ettiler.
Edip Hayatla Yüzleşiyor
Edip Yüksel 23 Aralık 2012 SORU: Ceviz Kabuğu'nda tanımıştım sizi. Bunca yıldır hayatla yüzleştiğinizde kalan ne oldu acaba? CEVAP: Dünyanın en mutlu adamıyım. Hiç kimseyi kandırmadım. Kendimi hiçbir cemaate, partiye veya devlete satmadım. Sürekli hakkı aradım ve hak bildiğim şey için her şeyimi riske atarak tanıklık ettim. Bu yüzden
Sayfa 580 - Ozan Yayıncılık / Yarı-Rastgele Seçilmiş Makalelerim ve SöyleşilerKitabı okudu
Reklam
371 öğeden 181 ile 190 arasındakiler gösteriliyor.