“Sevdiğin yüzünden deli oldun,” dediler.
“Yaşamın tadını yalnız deliler bilir,” dedim.
Yafi’nin bu dizeleriyle başlıyor kitabımız ve onca yoksulluğa, yalnızlığa rağmen kalpleri sevgi dolu insanları anlatıyor.
Madam Rosa, Hitler dönemi toplama kamplarından kaçıp kurtulan , eski fahişelerden.. Momo’nun deyimiyle kendini kıçıyla savunanlardan ..
Momo , Madam Rosa tarafından büyütülen, annesi, babası olmayan , bunun getirdiği yalnızlığı, yoksunluğu Madam Rosa ile gideren kendi küçük , gönlü kocaman kahramanımız. Acı, yalnızlık , kimsesizlik bambaşka renklerle karşımızda.. Ya ölüm ? Onun rengi aynı.. Günümüz tartışmalarından ötenaziyi de okuyoruz. Momo’nun deyimiyle yaşlıların da kürtaj olmaya hakkı var .. Ötenazi’yi de kürtaj olarak adlandırıyor. “Bunlar hep anaları zamanında kürtaj olamamış,gereksiz çocukların öyküsü “ diyerek kendi yalnız , yoksun hayatının gereksizliğini biz okuyucuya çarpıcı bir biçimde veriyor. Ve aynı gerçeklikle yaşlılığı harmanlıyor.
Momo’nun ve diğer güzel kahramanlarımızın acıklı hikayelerini okurken gülümsemeyi ve hatta yer yer kahkaha atmayı sağlayan Emile Ajar’ın mizah anlayışını çok çok sevdiğimi ayrıca belirtmek istiyorum. Zira aksi halde kitabı sanırım ağlama nöbetleri ile okurdum.
“Yaşamın kokusu yoktur çünkü..” Kötü kokuları beklemeyelim farketmek için.. Geç kalmayalım sevmek için..Önemseyelim hayatları, görelim göz ile, gönül ile.. Emile Ajar’ın kalemiyle tanışmak için müthiş bir eser. Herkese keyifli okumalar diliyorum .