Öğrenmek isteyen okusun!
Öncelikle yazdıklarım kitap incelemesinden ziyade yazar incelemesi veya araştırma yazısı oldu. Bu araştırma-incelemeyi oluşturmak, (geceleri birer-ikişer saatimi ayırarak) bir haftamı aldı. Biraz emek verdim açıkçası. Bu sebeptendir okuyacak olanlara kesinlikle birşeyler kazandıracağımı düşünüyorum. Vakti olan herkesin
Hayatı tekrarı yok mantığıyla yaşarsanız muhtemelen bir sürü hatanın kurbanı olmaya başlayacaksınız. Beraberinde bir sürü pişmanlık yaşamaya başlayacaksınız. Oysa hayatı ciddiye almaya başladığınızda her şeyi daha geniş bir yelpazede görmeye başlıyorsunuz. Bu nedenle tüm durumlar karşısında daha dikkatli ve dik bir duruş sergilemeye başlıyorsunuz. Bunun size en büyük avantajı yaşamınızın geri kalanını erdemli bir birey olarak sürdürmeye başlıyorsunuz.
Instagram gönderisi
instagram.com/p/CSU-VoigVMd/?...
Kitabı okudum ve her okuduğum kitap sonrası olduğu gibi sıra geldi düşünmeye ve kitap üzerine bir şeyler karalamaya; kendi zihnimdeki, insan, insan psikolojisi ve toplum kavramlarını irdeleyerek naçizane fikirlerimi belirtmek isterim. Öyle ki zihnimin içi birbiri arası tezat oluşturan düşüncelerle, ayrışmalarla ve çelişkilerle dolu. Tam bir
Mihail Bulgakov, Sovyet Rusya döneminde yaşamıştır. Oyun ve roman yazarıdır. Hekim, senarist, oyuncu ve yönetmenlik tecrübeleri de vardır. İyi bir terapist olan Mihail, bu mesleğini donanmada da devam ettirmiş ve emeklerinden dolayı da ona onur ödülleri verilmiştir.
Dönemin lideri olan Stalin, Mihail in yazmış olduğu bir oyunu sahnede 30 kere
Martin Eden hakkında yazmak istediklerim okadar çok ki..Oldum olası başarı hikayelerine,zorluklara karşı hayat karşısında dik duruş sergileyen hikayeler etkilemiştir beni.
Martin yolunu bulamayan bulmak için bütün sınırlarını zorlayan genç bir delikanlı.. yeri gelmiş aç kalmış,borçlanmış, değişik işlerde çalışan bunlara rağmen inandığı hedefe
Sanşiro romanı ile sınırlı olmayıp, Soseki’nin hayatına, külliyatına ve fikriyatına dair pek çok mevzuyu kapsayacak şekilde yazarın romanlarında da umumiyetle odak noktası olan Doğu-Batı düalitesinin perspektifiyle değerlendirilip öyle ele
Kitabın arka kapağını kapattı. Düşündü. İçi daralmıştı. İnsan her zaman bir Cenkte miydi? Yaşamla ,ölümle, başkalarıyla, kendisiyle, geçmişiyle, geleceğiyle, töreyle, ait olduklarıyla, ait olduklarına yakınlığıyla, uzaklığıyla, vuslatıyla.. Cenksiz yaşam olur muydu? Cenk dediğin her zaman mücadeleydi. Hayat mücadeleydi. Mücadelesiz hayat olmazdı.