Deha dikenli bir taç yaratmak daima ıstıraplı… Fakat yaratmadan ıstırap çekmek baha dayanılmaz bir çile.
Deha, dikenli bir taç, yaratmak daima ıstıraplı... Fakat yaratmadan ıstırap çekmek daha dayanılmaz bir çile.
Sayfa 40 - İletişim YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
MOZART (İç ses) Ne önemi var? Anlaşılmışsın, anlaşılmamışsın. Hiçbirimiz geleceği göremeyeceğiz. Daha doğmamışlar için çalışmanın bir karı yok. Ben öldüğümde müziğim de ölürse buna dertlenecek durumda olmayacağım nasılsa. Yaşadığım çağa, büyük riskler alarak yaşadığım çağa mı hizmet ediyorum, yoksa Tanrı'ya mı? Tanrı'nın varlığından emin değilim, koro eserlerinde onu övsem de. Tanrı kendini dünyada müzik damlalarıyla mı gösterir? Bilmiyorum. Mükemmellik istenmediğinde bile mükemmeli aramak... Dikenli taç. Reddedilemez. Tanrı olsa da olmasa da zındıklıktan uzak durmalıyım. Ben sağlığı kötü, cebi boş, küçücük bir adamım. Her kreutzer'in hesabını yapıyorum. Dişimi çektirecek para bile bulamıyorum. Sağ elimin parmakları sürekli nota yazmaktan şekilsizleşti. Yine de gerçek müziği duyamadım, bir görünüp bir kayboluyor, bir rüya çocuğu gibi doğmayı istiyor. Tanrım bazılarımıza yardım et. Yardıma ihtiyacı olmayanlar da var.
Sayfa 152Kitabı okudu
ah ah çilem benim! Ben de, on sekizinci yaşını idrak edip yedi ay almış olan ben de bir haç taşıyorum ve dikenli bir taç başımda! ama, elimde kamış yerine, bir kitara var! Yarama merhem olacak!
Sayfa 209Kitabı okudu
Ey gece, acımın önündeki sessiz kapı sen Kan kaybediyor bu azgın yara Ve acının baş döndüren çanağı eğilmiş tam tamına! Ey gece, hazırım ben! Gece, sen ey unutulmuşluk bahçesi Dünyaya kapanık parıltı yoksulluğumun etrafında Asmalar sararır, solar dikenli taç da Gel ey, zamanların en yücesi!
Reklam
Ecce Homo (işte insan)
"İsa, başında dikenli taç ve üstünde kızıl giysilerle göründü. Vali Pilatus, 'Ecce homo!' dedi. Kahinler ve muhafızlar, İsa'yı görünce, 'Çarmıha ger!' diye bağırmaya başladılar." (İncil, Yahya, 19:4-6) Bu Latince terim, Avrupa resim sanatında Hz. İsa'nın çarmıha gerilmeden önce halka tanıtılması sahnesini niteler. Azra Erhat'ın mutlaka okunması gereken kitabı Ecce Homo'nun, 1969 yılı Can Yayınları baskısına önsözden alıntıdır: "İsa'yı çarmıha gönderme kararını istemeye istemeye verdiğinde, Vali Pontuslu Pilatus'in yaşadığı sıkışmışlığın, baskının ve çaresizliğin etkisiyle, ağzından bilinç sizce dökülen bu sözcükler, insanlığın bin yıllardır süregelen ve daha da sürecek serüvenine tutulmuş bir ayna gibidir."
Deha, dikenli bir taç, yaratmak daima ıstıraplı... Fakat yaratamadan ıstırap çekmek daha dayanılmaz bir çile. Yahut kalbinden ve kafasından doğacak bütün varlıkların, zinde ve gürbüz de olsalar, öldürüleceğine inanmak ve onları doğmadan boğmak...
Yaşama ve yaşamaya düşman bir kurum
Özellikle İspanyol manastırı berbattır. Karanlıkta, sisle kaplı kemerlerin, belli belirsiz seçilebilen kubbelerin altında katedraller kadar yüksek, devasa sunaklar belirir; karaltıla­rın ortasında zincirlerin ucundan büyük beyaz haçlar sar­kar; dirsekierinden kemikleri, dizkapaklarından kemik zar­ları, yaralarından iç organları görünen, yaraları hala kanar gibi görünen, alınlarında yakuttan kan damlaları, gözlerin­ de elmastan gözyaşları bulunan, başlarına dikenli gümüş bir taç geçirilmiş, elleri altın çivilerle mıhlanmış o iğrenç ve muhteşem fildişi İsa'lar abanoz panonun üzerinde çırılçıp­ lak bir halde orada sergilenir. Islak gibi görünen elmaslar ve yakutlar, gölgelerinde böğürleri, göğüsleri çile gömleği ve demir uçlu kırbaçla yaralanmış, ezilmiş, dizlerinin derileri dua etmekten sıyrılmış bir halde bekleşen peçeli varlıkları, kendini evli sanan kadınları, kendini melek sanan hayalet­ leri gözyaşiarına boğarlar. Bu kadınlar düşünürler mi? Ha­yır. Arzu duyarlar mı? Hayır. Severler mi? Hayır. Yaşarlar mı? Hayır. Sinirleri kemiklere, kemikleri taşiara dönüşmüş, peçeleri gecenin karanlığından örülmüştür. Peçenin altında­ ki solukları ölümün hüzünlü son nefesine benzer. Hortlağı andıran bir başrahibe onları hem kutsar hem de korkutur. Orada lekesizlik vahşidir. İşte eski İspanyol manastırları böyledir. Bu acımasız mekanlar yobazlığın batakhaneleri, bakirelerin mağarasıdır
gençliğimin o sağlam, güven dolu, hep bir amaca yönelik günleri nereye kayboldu diye sorguluyorum. dikenli bir taç gibi çevremi saran, o hep suçlayan, asla memnun olmayan tanrılardan kurtulabilsem.
Sayfa 389Kitabı okudu
Reklam
_Totem: Kutsal sayılan herhangi bir şey. Tanrılar, putlar, uğur getiren eşyalar, dilekler, dua, kara kedi,13 sayısı vs. totemdir. Olması istenen dileklerin, kutsal varlıklar aracılığıyla yerine gelmesi için totemler devreye sokulur. Totem yapabilmek için, şans getirdiğine inanılan bir sözün söylenmesi ya da hareketin yapılması gerekir. Sözlü
• Deha, dikenli bir taç, yaratmak daima ıstıraplı... Fakat yaratamadan ıstırap çekmek daha dayanılmaz bir çile.
• Deha, dikenli bir taç, yaratmak daima ıstıraplı... Fakat yaratamadan ıstırap çekmek daha dayanılmaz bir çile.
. 16 Eylül 1959 Beni dikenli bir taç gibi saran suçlayıcı, asla tatmin olmayan tanrılar... . . .
174 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.