'Kafamda gül pembe bulutlar, çiçekli, yemyeşil bir cennet var. Gelgelelim gerçek yaşamda, önümde dikenli, taşlı bir yolun uzandığını, beni kim bilir kaç tane kara kasırga beklediğini de bal gibi biliyorum.'
Bir insan ömrünü neye vermeli, Para mı ,onur mu ,kaç dikenli yol ? Ağacın köküne inmek mi yoksa  Çırpınıp duruyor yaprak dediğin.
Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
Annelik özgür seçimin, aşkın, esrikliğin, cüretkâr tutkunun meyvesi olduğunda, böyle bir durumda toplumun intikamı hazırdır: O meyvenin ürünü olan masum bir başa dikenli taç giydirip, alnına o iğrenç hakareti kanlı harflerle kazımak; piç! Şu bütün erdemleri kendine mal etmek isteyen evlilik, anneliğe karşı işlediği suçlardan dolayı sonsuza dek aşkın krallığının dışında kalacaktır.
Hava kararana kadar top peşinde koşar dururduk. O zamanlar maç yapmak, terli terli su içmek ve bahçelerden erik çalmak gibi eğlencelerimiz vardı. Hiç sıkılmazdık. Her şey daha sonradan tatsızlaştı. Top oynadığımız arsayı inşaat için dikenli tellerle çevirdiler; Musti'nin sigaraya başladığı, benimse hem sigaraya başlayıp hem Ayşen'e âşık olduğum yıldı. Önce tuğlalar ve tahtalar ve keresteler ve demirler yığıldı öbek öbek. Kale kurduğumuz taşlar, kum tepelerinin altında kaldı. Kazmalar, kürekler, elekler yayıldı sağa sola. Sonra da en irisinden iki kangal bağladılar çantalarımızı bıraktığımız ağacın altına. Daha da kimse giremez oldu Yıldızların oraya. Bizim maçlar kömür deposunun ardına, yukarımaaledeki küçük arsaya taşındı. Herkes o tarafa gitti. Tek ben gitmedim. Gidemedim. Daha doğrusu canım istemedi. Gerçekten tuhaf bir dönem geçiriyordum. Babamın deyimiyle büluğ çağına girmiştim. Bıyıklarım yeni yeni terliyordu. Sesim çatallaşmıştı ve sürekli içim sıkılıyordu. Hem uzaktı yukarımaale, her gün gitmesi dertti. Hepsinden önemlisi: Ayşenlerin evi, eski arsanın tam karşısındaydı. İkindi vakitleri balkonda çamaşır asıyordu Ayşen. Bazı günler mandalın teki elinden kayıp aşağı düşüyordu; işte o bazı günlerde gidip onunla konuşacak oluyordum, gidip konuşacaktım. Elbet o çamaşırlar tekrar kirlenecek, tekrar asılacak ve o tahta mandallar Ayşen'in ince parmaklarından tekrar aşağı düşecekti. Biliyordum. Birgün mutlaka, yerçekimine yenik düşmüş o mandalla cesaretim aynı düzlemde buluşacaktı.
Sayfa 76 - Yapı Kredi Yayınları (İki Oda, Bir Salon, Yarım Hayat)Kitabı okudu
Ömür Hanımla Güz Konuşmaları(dinletisi yorumda)
Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve
ÖMÜR HANIMLA GÜZ KONUŞMALARI/ ŞÜKRÜ ERBAŞ
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak
Reklam
983 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.