Vazgeçtiğimiz şey bizi tanımlar, onu hissederiz. Ayırdına vardığımız bireyselliğimizin kalbinde, “öznel farklılığımız”ın kökünde, yani bizi herkesten farklı kılan şeyin merkezindedir. Bu yüzden, tanıştığımız herkese onda bizdeki eksikliğe denk düşen bir şeylerin olduğunu söylemeye hevesli değilizdir! Kendimizi korumak isteyebilir, eksik hissettiğimizi, birine ihtiyaç duyduğumuzu, iğdiş edildiğimizi göstermek istemeyebiliriz. Kendimizi yüceltilmiş bir kayıtsızlık bulutuyla sarmayı tercih edebiliriz. Bu kimi durumlarda başkaları tarafından sevilmemize bile yarayabilir, ancak bunun bizim bir başkasını sevmemizle uzaktan yakından alakası yoktur. Birini sevmek o insana sözcüklerle (tercihen fena halde) eksik olduğumuzu ve onun bu eksikle yakından ilişkili olduğunu ifade etmektir. Onun bu eksikliği her anlamda ve tamamen doyurabileceğini ileri sürmemize gerek yoktur elbette. Ancak ”eksik olduğumuzu ve eksikliğimizin onu ilgilendirdiğini dile getirerek göstermek zorundayızdır.