Senelerdir kitaplığımda okunmak için bekleyen bir eser. Ne iyi yapmışım da böyle güzel bir kitapla tanışmışım. Okurken çoğu hikayeyi daha önce okuduğumu fark ettim fakat asla sıkılmadım. Hatta tekrar tekrar okuyabilirim.
Sait Faik, Çehov (durum) öykücülüğünü zirveye taşıyan bir yazar benim için. Sade, doğal ve akıcı üslubu okuyucuyu içine çekiyor. Bunun haricinde Abasıyanık, müthiş bir gözlemcidir. Denizi, balıkları, çevreyi, adaları, çocukları, işçileri, evsizleri hikayelerinde ustalıkla betimliyor. Fakat hikâyelerinde şöyle bir fark vardır; toplumsal sorunlardan ziyade kişilerin kendi sorunlarına dikkat çeker. Kitap, 20 farklı sımsıcak hikayeden oluşmaktadır. Abasıyanık’ın deniz hayranlığı ve bunu tüm gerçekçilikle aktarması sayesinde onun hikayelerini sevmemek elde değil. Balıkçılıkla ilgili bilmediğiniz terimler karşınıza çıkabilir fakat bunların açıklanması sayesinde sizi zorlayan bir kitap olmayacaktır. Böyle iç açıcı hikayeler okumaya hepimizin ihtiyacı var. Sevgiyle kalın.
" Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.