"Sabaha karşı Beyrut göründü."
diye başladı sürgünümüz Yüzbaşı emeklisi Hilmi Bey'in romanı. Öyküyü baştan az çok bildiğim için şöyle düşündüm: "Keşke Beyrut gibi deniz kenarı ve hareketli bir kent yerine sakin bir iç şehre sürülseymişsin Hilmi Bey. Şimdi aklına hep İstanbul gelecek." Nitekim çok geçmeden Hilmi Bey beni
"Görünüşte başı dik geldim,
ama beni sürükleyen yalnızlıktı sadece,
sessizce yanına diz çöktüm
ve istemedim hiçbir şeyi birazcık sevgiden başka."
Rus asıllı yazar
Lou Andreas-Salomé, 1861'de Petersburg'da doğdu. Henüz küçükken Almanca, Fransızca gibi diller de öğrenen Salome hayatı boyunca birçok dilde yazmasına rağmen, ağırlıklı
Çok ilginç bir kitap. Edebi roman desen değil, bilimkurgu desen değil, aşk kitabı desen hiç değil. Bir türlü karar veremedim hangi türden bir kitap olduğuna. İşin daha ilginç yanı, kitabı beğenip beğenmediğimi de bilmiyorum. Gelin en iyisi kitabı irdeledikten sonra beğenip beğenmediğime birlikte karar verelim.
Öncelikle kitapla ilgili verilecek
Bu kitabı ocak ayındaki fuarda almış,8 Ocak 2017 diye de üzerine not düşmüştüm.Ancak sırasını beklemek zorunda bıraktığım kitaplardan biriydi.Belki de yazarı tanımıyor oluşum ve aldığım ilk kitabı olmasıydı bu sıralamanın nedeni.Hakkında bildiğim tek şey ise,bir gün bir arkadaşıma hediye aldığım kitaba yazdığım ve ona ait olan “Yaşamın tek
Batı'nın Osmanlı kadınına bakışı "Harem" eksenlidir... Osmanlı Sarayındaki Haremi bir “Mutsuz kadınlar hapishanesi" olarak algılamışlar, haremdekiler hakkında fantastik hikâyeler uydurmuşlardır... Oysa Harem, yabancı yazarların hiç görmeden yazdıkları seyahatnamelerinde anlattıkları gibi, bir “mutsuz kadınlar hapishanesi” değil,