Osmanlıca konuşulan dönemi tarif etmek için sıkça yapılan bir ayrım vardır “halk dili” ve “aydın dili”. Bu dahi tam manasıyla doğru değildir. Zira aydınlar dahi birbirini anlamıyor. Düşünün ki, adam bir Servet-i Fünun akımı mensubu, bir şiir veya bir roman yazacak, aklına gelen kelimeyi Farsçadan alıyor, zira karşısındaki adamın Farsça bildiğini zannediyor. Fakat bilmiyor. Bilmiyorsa ne yapacak bu insan? İstediği kadar aydın olsun.