Mustafa Kemal'e gelince, kendisi şartlar dolayısıyla dik­tatördür. Ama teorisinde diktatörlük yoktur. Nitekim iki kere çok partili düzene geçmeyi denedi. Tabii bu partiler kendisinin istediği partilerdi. (..) Atatürk'ün bu çok partili düzene geçiş için yaptığı dene­melerle ilgili çeşitli teoriler var. Mesela bunu ülkede kimler kendisinin yanında, kimler ona karşı bunu görmek ve karşı olanlara karşı tedbir almak için yaptığını söyleyenler var. Çok yuvarlak bir yaklaşım bu.. Yani "Kim yanımda kim değil, açığa çıksın da göreyim" gibi çocuk oyuncağı işler değil bunlar. Bugün İstanbul'da otuz bin polis var, onu da az buluyoruz. O günkü Türkiye'de kaç polis var biliyor musunuz? Genel nüfus on yedi milyon ve polis sayısı dokuz bin civarında... Bu insanlar kurmay kafasıyla bu işi daha iyi görürler, bazı deneylerin şakası yoktur. O yüzden bu söy­lemler kahvehane tabirleridir demek amiyane olmaz. Eğer iddia edilen şekilde olsaydı onu anlamak için şüphesiz başka yöntemler vardır. Kendisi hakikaten Batı demokrasilerinin safında görülmek istemiş.(..)
sayfa 98,99 - timaş yayınları - soru: Enver Paşa'yla birbirlerini pek sevmedikleri söylenir, bu doğru mudur?
"Hakikaten, askeri diktatörlüğün yarattığı siyasi karanlık çağ bo- yunca Koreli üniversite öğrencileri ulusun şuuru konumundaydı- lar."
Sayfa 13
Reklam
MİLLİ BİRLİK Halk Partisi istibdadı zamanında “milli birlik” diye Halk Partisi diktatöryasına ad takılmıştı. Onun tayinle gelmiş kukla mebuslarının hep birden el kaldırma maskaralığı milli birliğin tezahürü idi. Milli Birlik Milli Şefte şahıslanıyordu; bundan dolayı Milli Şef’in sözleri ve arzuları milli birliği sağlayan kanundu. Bugün yalnız