sen bende neleri öpüyorsun bir bilsen
herkesin perde perde çekildiği bir akşam
siyah bir su gibi yollara akan yalnızlığı öpüyorsun
ağzında eriklerin aceleci tadı
elleri bulut, gözleri ot bürümüş ekin tarlası
bir çocuğun düşlerine inen tokadı öpüyorsun.
yağmur her zaman gökkuşağını getirmiyor
aralık kapılarda bekleyişin çarpıntısı
bir kadının
Cumhuriyet benim için şunu ifade ediyor; cumhuriyeti kuranlarda yine, baktığın zaman İttihat ve Terakki’nin içindeki insanlar, değil mi yani öyle. More Yarımadası’ndaki zulmü hatırlıyorum. Devletçiliğin, ulus devletlerinin çoğalmasının korkunç bir Türk düşmanlığının oluştuğunu biliyorum. Okuduklarımla biliyorum bunu. Zulmü biliyorum. Benim arkadaşım Ali Gür’ü, Karadağ’dan Selanik’e aç sefil geldiğini, oradan bir vapura bindirildiklerini, Hayta’ya gittiklerini, Hayta’dan İzmir’e geldiklerini ve don gömlek açlıktan geminin yarısı ölmüş vaziyette geldiklerini biliyorum. Cumhuriyet, benim için bir kurtuluştu ama Cumhuriyet’i ne hâle getirdik. Onu düşünüyorum.