Sonuçta, hayatın her milimetrekaresini iyilikle doldurmayı planlayan senaristin gül hatırı için, onlar da iyilerin safına katılıyorlar yani, onlar da kanatsız birer meleğe dönüşüyorlar ve artık ortalıkta kötü adam kalmayınca, film mecburen bitiyor... İşte o zaman ben kendimi gene şehrin karanlığında, mezbelelik yerlerde, taşlaşmış bakışlar, kırılmış duygular, kırk katır kesilmiş aç bir kurt, lokmadan da hırkadan da geçmiş bir deli derviş, gözü kara, pejmürde bir gezgin, ıssızlığını koklayan dilsiz, bir kuyruğunu kısmış sırılsıklam bir it gibi dolaşırken buluyorum ve sağımda solumda gene o üçkâğıtçı, ayyaş ve serseri kılığındaki melekler oluyor.