Evet, dini halkın afyonu olarak tanımladığım doğrudur. Ama bu tanımlamayı kimse dikkatle okumamıştır.Bakın ne diyorum burda:
“Din ezilen kitlelerin iniltisi,
Kalpsiz bir dünyanın kalbi,
Ruhsuz koşulların ruhu,
Vee
Halkın afyonudur.”
(Marx’ın Dönüşü)
Aydınlanma, Avrupa'da yaşanan, önemli ama son tahlilde o tarihe ve coğrafyaya has bir tecrübedir. Marx "Din kitlelerin afyonudur." dediğinde Hristiyanlık ve kilise dışında hangi dinî tecrübeden gerçek manada haberdardı? İslam'ı ne kadar biliyordu? Hinduizm'i, Budizm'i ne kadar biliyordu? İtaat ve teslimiyetin yanı sıra dinin devrimci ve dönüştürücü gücünü neden hiç görmedi ya da görmek istemedi? Voltaire, Katolik Kilisesi'ne ve Papalık otoritesine yoğun saldırılar yaparken ve bunu akıl, rasyonalizm, bilim ve aydınlanma adına yaparken "din" diye eleştirdiği şey evrensel manada din, inanç, ahlak ve metafizik miydi, yoksa spesifik olarak Avrupa tarihi içerisinde yaşanan dini bir tecrübe miydi?
Sercan Çelik
@sercanpab
·
21 Ocak 01:03
Fizik varsa metafiziğe gerek yok, din varsa akla yer yok, bilim varsa inanca yer yok gibi iddialar, Aydınlanma'nın ardından ortaya çıkan seküler-rasyonalist- bilimci düalizmin ürettiği sahte diktomilerdir. Bu çiftleri bir tarafın lehine mutlaklaştırmanın amacı, Batı'nın kendine has dini ve metafizik geleneğini aşmaktı. Batı düşünce tarihi içerisinde Aydınlanma'nın neye isyan ettiğini, neyi reddettiğini ve zımnen neleri kabul ettiğini bilirsek bu tartışmaları daha doğru anlayacağız ve aynı hataları kendi tarihimizde yapmayacağız. Ama biz genellikle kolaycılık yapıp Avrupa'da yaşanan süreçlerin aynısının İslam dünyasında. Hint'te, Çin'de yahut Afrika'da yaşandığı ve yaşanması gerektiği varsayımıyla hareket ediyoruz. Bunu yaparak Avrupa merkezciliği evrenselleştiriyoruz. Batı düşüncesinin sorunlarını tüm dünyanın sorunu haline getiriyoruz. Batı dışı dünyanın temel felsefi yaklaşımlarını ve birikimini yok sayıyoruz.
Marx "Din kitlelerin afyonudur." dediğinde Hristiyanlık ve Kilise dışında hangi dini tecrübeden gerçek manada haberdardı? İslam'ı ne kadar biliyordu? Hinduizm'i, Budizm'i ne kadar biliyordu? İtaat ve teslimiyetin yanı sıra dinin devrimci ve dönüştürücü gücünü neden hiç görmedi ya da görmek istemedi? Voltaire, Katolik Kilisesi'ne ve Papalık otoritesine yoğun saldırılar yaparken ve bunu akıl, rasyonalizm, bilim ve aydınlanma adına yaparken "din" diye eleştirdiği şey evrensel manada din, inanç, ahlak ve metafizik miydi, yoksa spesifik olarak Avrupa tarihi içerisinde yaşanan dini bir tecrübe miydi?