Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Biz de asıl dinsizler kimlerdir?
"Yıldızların düşmediğini söylediği için Prinelli'yi dövdürten, kanın vücutta dolaştığını ispatladığı için Harvey'e işkence eden onlardır. Galilei'yi, Kristof Kolomb'u zindana attıran, Pascal'ı, Monteigne'i, Moliere'i din ve ahlak adına aforoz eden onlardır. Fransa'nın 300 yıldır yaydığı büyük ışık onları rahatsız ediyor. O ışık akıldan müteşekkildir. Gerçek mümin benim ey rahipler, sizler dinsizsiniz." Victor Hugo
Eski tanrı, eskiden yapabildiği hiçbir şeyi yapamıyordu artık. Aslında onu başlarından atmaları gerekirdi. Ama onlar ne yaptı? Tanrı kavramını değiştirdiler -ve doğallıktan uzaklaştırdılar: ödedikleri bu bedel sayesinde de ona tutunmaya devam ettiler. -Javeh, "adaletin" tanrısı - o artık İsrail'le bir bütün ve halkın kendine olan güveninin ifadesi değildi: o artık sadece belli şartlar altında tanrı sayılıyordu... Tanrı kavramı, her mutluluğu ödül olarak, her talihsizliği ise tanrıya karşı itaatsizliğin cezası ve "günah" olarak yorumlayan ve papazlardan oluşan politik kışkır- tıcıların eline düştü: onların sözde "namuslu dünya düzenine" sahip bu en yalancı yorum-tarzları, "neden" ve "sonuç" doğa kavramlarını kesin olarak tepetaklak etmiştir. Doğal neden- sellik, ödül ve ceza ile yok edilmişse bir kere, tabiata aykırı bir nedenselliğe ihtiyaç duyulur: geri kalan ve doğal olmayan her şey bunu takip edecektir. Yani yardımcı olan, akıl veren ve cesaret ile özgüvenin her talihli ilhamının temel kavramı olan tanrı yerine -taleplerde bulunan bir tanrı... Ahlak artık bir halkın yaşam ve gelişim şartı ile yaşamın en alt içgüdüsü olmaktan çıkmış soyut bir hale gelmiştir. O, yaşama karşı tezatlık, düşgücünün temel kötüleştirilmesi ile her şey için "kem göz" şeklini almıştır.
Reklam
Bu kadar ahlâk-ı hasene ve kemalâtla beraber, bu kadar mu'cizat-ı bahiresi bulunan bir zât (A.S.M.) elbette en doğru sözlüdür. Ahlâksızların işi olan hileye, yalana, yanlışa tenezzül etmesi kabil değil.
Sayfa 66 - Envâr NeşriyatKitabı okudu
Gerçekte batılılar, insanlık değeri açısından değil fakat teknoloji ve makineleşme açısından ilerlemişlerdir. Grafiklere bakıldığında, makineleşme ve teknolojinin batılılarda yüksek seviyelerde olduğu görülebilir. Onlar çok çeşitli makineler icat etmektedirler. Fakat insanlık, davranış, ahlâk ve toplumsal yaşantılarını düzeltip sağlamlaştırdığı zaman, makineleşmiş batılıların çöküşünü görebilir. Onların ilerleyişi teknoloji açısından olup insanı değerler açısından her hangi bir ilerleme sağlayamamışlardır. Dinimize bağlı olursak, insani değerlerimizi de geliştirebiliriz. Teknoloji ve makineleri de Allah yolunda kullanmak için onlardan alabiliriz.
Sayfa 20 - Müslümanlardaki Yenilgi PsikolojisiKitabı okudu
Engellere aldanıp yol alamayanlar
Başka bir fırka ise, mücâhede, ahlâk terbiyesi, nefsi kusurlarından arındırma ile iştigal etmiş, bunda derinleşmişlerdir. Nefsin kusurlarını araştırma, hilelerini öğrenme yolunu tutmuş, bunu meslek haline getirmişlerdir. Her hallerinde âfetleriyle ilgili ince sözler bularak nefsin kusurlarından korunmakla uğraşırlar. Derler ki:'... bu, nefiste bir ayıptır, eksikliktir; bunun eksiklik olmasından gafil olmak da bir eksikliktir.' Bu konuda zincirleme sözlerle af dilerler. Vakitlerini bunda heba ederler. Çünkü hep nefisleriyle içli dışlı olmuş, Hâlık'larıyla münasebet kurmamışlardır. Bunlar, haccın vakit ve engelleri ile meşgul olup, hac yoluna çıkmayanlara benzerler, bu ise onları hac mükellefiyetinden kurtarmaz. Onun için aldanmışlardır.
Tevazu ve hizmet yolunda aldananlar
Tasavvuf yolundakilerin başka bir kısmı ise; güzel ahlak, tevâzu, cömertlik ve müsamaha sahibi olduklarını iddia ederler. Sûfilere hizmete yönelmişlerdir. Bir grup toplayarak onların hizmetlerini üstlenmişlerdir. Bunu dünyalıklar ve mal toplamak için bir tuzak edinmişlerdir. Hedefleri sadece artırmak ve büyütmektir. Tevazu ve hizmeti ön plana çıkarırlar fakat amaçları yükselmektir, insanların kendilerine tâbi olmasıdır. Amaçlarının hizmet olduğunu açıklarlar ama peşlerinden gidenler çoğalsın ve bu hizmetle isimleri duyulsun, şöhretleri yayılsın diye haram ve şüpheli şeyler toplayıp onlar için harcarlar. Bazıları da devlet idarecilerinin mallarından elde ederek onlara infakta bulunur. Bir kısmı da yine sultanların ve zâlimlerin mallarından sûfîlere hac yolunda harcamak için alır; amacının da iyilik ve infak olduğunu savunur. Onları bütün bunlara sevk eden yegâne âmil riya ve itibar kazanma arzusudur. Allah'ın bütün emirlerini, rızasını ihmal ederek, haram toplayıp infak etmeleri de bunu gösteriyor. Hac yolu için haram mal harcayan; bir cami inşa edip, sıvasını necis şeylerden yapan ama kasdının îmar olduğunu sanan kimseye benzer.
Reklam
Ahlâki olarak kayıtsız eylem sadece doğal yasalardan kaynaklanan eylemdir, dolayısıyla özgürlük yasası olan ahlâk yasasıyla herhangi bir ilişki içinde bulunmaz; zira böyle bir eylem kesinlikle ahlâki açıdan anlamlı bir olgu değildir ve bu bakımdan ne buyruk, ne yasaklama, ne de izin (yasal ayrıcalık) ortaya çıkar, ya da gereklidir.
Sayfa 36 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.(13 No’lu dipnot)Kitabı okuyor
Ahlâk İslâm dininin özü, esası ve bizzat kendisidir. Müslüman olmak İslâm ahlâkına sahip olmaktır. Ahlâk dinden, din ahlâktan ayrılmaz.
Bugüne kadar ahlâk, sırf özgür olduğu için kendini akıl yoluyla koşulsuz yasalara bağlayan yetkin insanın kavrayışı üzerine temellendirildiğinden, ne insanın, hakkındaki görevini öğrenmesini gerektirecek kendi üzerinde başka bir Varlık’a gereksinmesine, ne de uğruna görevini yerine getireceği yasa harici bir güdü olduğu fikirlerine ihtiyaç duyuldu. İnsan böyle bir ihtiyaca maruz kalmışsa bile, bu kendi suçudur; ve hal böyleyse, ihtiyacını kendi dışındaki hiçbir şeyle ilgili karşılayamaz: Çünkü kendi içinden ve kendi özgürlüğünden doğmayan hiçbir şeyin, ahlâkındaki eksikliği gidermesi mümkün değildir.
Sayfa 11 - Literatürk Academia Yayınları, 2. Baskı, Şubat 2017.Kitabı okuyor
Dindar ve iyi bir annenin olanca özeniyle geçen çocukluğum bende sökülmez bir din duygusu ve yıkılmaz bir ahlak düsturu bırakmıştı.
Reklam
Hiddetle, heyecanla konuşmanıza asla itimat etmeyiniz. Zira nefis ve şahsî hissiyat karışır. Yapacağım derken parçalarsınız. Hem de kendinizi parçalamış olursunuz. Çok defa kendisini tenkit etmek kâmilliğine erişememiş, yakın akraba veya mesai arkadaşlarını tenkit etmeye alışanlarla bir yerde oturmayınız. Onu dinleye dinleye siz de münekkid ve yıkıcı ahlâk sahibi olursunuz. Bir Dava Adamının Notları 1
Ahlâk ve karakteri düşük bir kimseye din ilimleri okutulduğunda, o kimsenin ileride bunu para kazanmaya, zengin olmaya alet etmesi kaçınılmazdır.
Çocuğun ahlak yapısını bir gün tamamen ihmal edersek, o zaman makine kadar gaddar ve merhametsiz, kindar ve hürmetsiz olarak yetişecek gençliğin karşısında, büyük din ve ahlâk dahimiz Mehmet Âkif'in şu acıklı hitabı, ister istemez dudaklarımızdan fışkıracaktır: "Bırak tahsili evlâdım, sen ilkin bir hayâ öğren!" Biz, tahsilden önce hayâyı pek iyi bilen, kendini bilen, cesur, fedakâr, vatansever, imanlı bir nesle ilk öğretimin kutsal kapısını açmak zorundayız.
Sayfa 128 - DergahKitabı okudu
Enes (Radıyallâhu Anh) der ki: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ahlak bakımından insanların en güzeliydi.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.