Türkiye'de hurafeciliğin canlılığını koruyarak günümüze ulaşmasının sebeplerinin başında, sanıyorum, hurafeye karşı bizzat dindarların yoğun ve etkili bir mücadele vermemiş olmaları gelir. Türkiye'de batılılaşma başladığı zaman, batıcı kafalar doğruda İslam'a saldıramadıklarından, taarruzlarını halkın arasında yaşayan düzmece değerlere yönelttiler. Eleştirinin Frenk hayranı züppeler tarafından yapılması, dindarları eleştiriden yana çıkmaktan alıkoydu. Öyle ki dindarlar istemedikleri halde hurafe savunucusu konumuna düştüler.
Denilebilir ki, dindarlığın insanlarda farklılık göstermesinde cinsiyet değişkeni de etkili olur. Yani dindarlık, insanlarda cinsiyete göre de farklılık arz eder. Buna göre cinsiyet temelinde kadın ve erkek dindarlıklarından söz edebiliriz.
Emile Zola'nın yazdığı Rougon-Macquart adlı serinin beş no'lu kitabı. Serinin okuduğum ilk dört kitabından çok farklı bir şekilde yazılmış bir eser.
Kitapta, dört no'lu kitabın (Plassans Papazı) ana karakterlerini oluşturan Mouret çiftinin çocuklarından biri olan Serge'nin hayatının bir dönemi anlatılıyor.
Serge, bir köy kilisesinde ,
Cahil Şehir: Halkı mutluluktan habersizdir. Gerçek mutluluk anlatılsa da inanmazlar, çünkü anlamazlar. Onlar için iyi; sağlık, zenginlik, arzularının peşinden gitme serbestisi, saygı ve itibar görme, cinsel tatmin, gibi şeylerdir. Mutluluk bunların toplamıdır. Böyle bir şehrin halkı temel olarak; mal-mülk edinmek, beslenmek, ev sahibi olmak, ün
Kürt toplumunda dindarların öncülük ettiği sivil cuma namazı eylemleri vardı. Kuşkusuz bu, dar bir sivil eylem biçimi olarak değerlendirilemez. Burada esasta hem felsefik hem de paradigmasal anlamda bir duruş söz konusudur. Bu aynı zamanda devlete bağımlı 'din' anlayışına karşı bir meydan okumadır. Böylelikle inanç, halkın gündelik yaşantısına katılır, halkla iç içe geçer. Bilindiği gibi, devletle mücadele etmenin en temel yolu, onu birçok alanda etkisiz ve işlevsiz bırakmaktır. İktidar, özü gereği çift yönlü bir ilişkiyi ifade eder. Bu bir emreden-itaat eden ilişkisidir. İtaat olmayınca amirin de bir anlamı kalmaz. Dahası varlık gerekçesi ortadan kalkar. Halk, dini devletin elinden almakla, dini demokrasinin yoluna sokmuş oldu.
Doksan Beş Tez- Martin Luther
#Alıntılar
”Sevgi ne kadar küçükse, korku o kadar büyüktür.”
”Hiç kimse kendi pişmanlığının gerçekliğinden bile emin olamaz.”
”Ölmek üzere olan insanın kusurlu dindarlığı ve kusurlu sevgisi kaçınılmaz olarak beraberinde büyük bir korku getirir, sevgi ne kadar küçükse, korku o kadar büyüktür.”
”Tam bağışlanmaya mazhar