Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Yeni burjuva devletinde yargılama hak­kı artık kralın kullandığı bir ayrıcalık olamazdı ya da yerel aris­tokratların kılıcına, tacına ve ipine teslim edilemezdi. Böylece Parlements; Bastille'le sonuçlanan "mühürlü mektuplar", sen­yöral ve dinî mahkemeler; eski rüşvet odakları unutuldu. İngiltere ve Amerika'da olduğu gibi yargının yürütmeden bağımsız olduğu ilan edildi. Yargı sadece “ulusa” (yani oy kullanma hak­kı olan vatandaşlara) bağlı olacaktı. Yargı herkese eşit ve adil biçimde hizmet edecekti. Belediyeler, iller ve ulusal düzeyde mahkeme başkanlarının seçimle geldiği, ceza davalarında jüri­lerin seçimle oluşturulduğu mahkemeler kuruldu. En üstte iki ulusal yargı makamı kuruldu: Temyiz Mahkemesi ve bakan­ların, kamu görevlilerinin, devlet düşmanlarının yargılandığı Yüksek Mahkeme, ki ikincisi 1793’te kurulacak Devrim Mah­kemeleri için beklemeye başlanmıştı. Muhteşem "eşitleyici" gi­yotin, zamanı gelince (Mart 1792’den sonra), aristokrat kılıcı ya da baltası ve köylü ilmeği yerine tüm idam cezalarının uygu­lanmasında kullanılacaktı.
Sayfa 98 - PdfKitabı okuyor
1/10 puan verdi
İslamcıların Piri Şehid Dr.Ali Şeriati'nin böyle bir eseri yok uydurma... Bütün külliyatı bende var... Bütün Kitapları Fecr Yayınevinden çıktı.. Ali Şeriati'den dinsiz adam çıkaramazsınız..Lavukluk yapmayın... Şeriati, yazılarını üçe ayırır: İçtimâiydi (Toplum Bilim) İslâmi/ (İslam Bilim) ve Keviriyât\ Onun bu tasnifini şöyle anlamak
Aşk ve Devrim
Aşk ve DevrimAli Şeriati · Arya Yayıncılık · 202029 okunma
Reklam
Hukukun egemen olduğu toplumlarda iktidar tutkusuna kapılmış bir siyasetçi, istese de, her türlü aracı kullanamaz. Araçların kullanımı, siyaset aktörlerinin insaflarına ve ahlâkî yetkinliklerine bırakılmamıştır. Siyasetçiler, ne siyasi amaçları adına birilerini çeşitli düzeylerde hak ve hürriyetlerinden yoksun bırakmanın politikasını veya kirli propagandasını yapma imkânı bulurlar ne de dini iktidar olmanın ve iktidarı elde tutmanın bir aracı olarak kullanma imkânına sahip olurlar. Dinin bu politik kullanımı bir süregenliğe dönüşürse, siyasetin tekel olarak sunduğu dindarlık tipolojisi, "dini olduğu için ahlaka ihtiyacı yokmuş gibi davranan" bir kitleye dönüşür.
Sayfa 57 - Ötüken NeşriyatKitabı okudu
51. Eyalet ve Gerçekler (uzun ama buna değer)
Jeffrey'ye bakıp yeniden oturmasını işaret etti. Kendisi de yerine geçti. Profesör, Amerika sizce de bir şekilde yolunu kaybetmedi mi? Atalarımızın dağlara taşlara kazıdığı idealler yozlaştırılmadı mı? Unutturulmadı mı? Değersizleştirilmedi mi?" Jeffrey başıyla onayladı. "Bu görüşte olanların sayısı her geçen gün
İnsan kendi başına gerektiği gibi sağlayamadığı bu pratik ihtiyaçları karşılamak için Tanrılara başvurur; uğruna dua etmediği ihtiyaçlarıysa zaten kendi karşılayabilecek güçtedir. İnsan doğayı daha çok anladıkça ve kontrol ettikçe dini doğayı kontrol etmek için bilimsel bir açıklama ya da büyülü bir araç olarak daha az kullanma ihtiyacı duyacaktır.
İhsan Fazlıoğlu Balon mu?
...... İhsan Fazlıoğlu: "Kendi dindarlığıyla uğraşana müslüman baskasinini dindarlığıyla uğraşana İslamcı denir" Bu sözü ilk dinlediğimde akıbetini az çok anlamıştım Uzun süredir dindar kesimi tahkir edecek yeni bir slogan bulamayan sekuler kesim için yeni bir sloganın kilidi açılmış oldu en az bir 20 sene de bunu derler bize Ya
Reklam
Hayatın Anlamı
2.kısım Anlam sorunu Hayatın anlamı nedir?" sorusu neredeyse her sözcüğü so- runsal olan ender sorulardan biridir. Bu, son sözcük için de ge- çerlidir, çünkü dünya genelinde dini inancı olan sayısız insan için hayatın anlamı bir "ne?" değil, "kim?" sorusudur. Kendini işine adamış bir Nazi, Adolf Hitler'in
Siyasî yapıdan kurumlara, hukuktan eğitime, dinden dile, ahlâktan gündelik hayata kadar hemen bütün alanlara sirayet eden ve paralel olarak tasfiyeyi gündeme taşıyan "ıslah" ve "tanzim”in birbiriyle irtibatlı iki büyük ayağı var. Bunlardan biri Osmanlı siyasî, hukukî ve malî yapısını, eğitim sistemini modernize etmek, Avrupa ile uyumlu hale getirmek, diğeri de kurucu ve yaşatıcı üst fikir ve inanç olan İslâm dinini, İslâm tarih tecrübesini, kültür ve ahlâkını anlama, yorumlama ve yaşama biçimleri bakımından "tadil ve tashih etmek", değiştirmek, dönüştürmek. Dinî alandaki yenileme/uyarlama (tecdid,ihya, ıslah) meselesi nazik ve hassas bir konu olduğundan ve "dinde reform"u çağrıştıracağı için resmi belgelerde dinî meseleler için ıslah/at kelimesi telaffuz edilerek dile getirilmiyor (halbuki ulema ve aydınlar bunu kullanmaya çoktan başlamıştır). Benim görebildiğim kadarıyla üst bürokrasinin dilinde dini islahat en yaygın şekilde "tashih-i akâid/tashih-i itikat" gibi çok yumuşak ve makul bir terkiple, görünüşte alt bir çerçevede ifade ediliyor. (Mektepleşme süreçleriyle birlikte daha çok karşımıza çıkacak olan bu terkip Sultan II. Abdülhamit devrinde mekteplerdeki yeni/modern din ve ahlâk derslerinin programları ve muhtevaları tartışılırken en yaygın kullanma düzeyine çıkacaktır).
Sayfa 296Kitabı okudu
İnşaallah ifadesi ne zaman ve nasıl kullanılmalı?
Bismillah Elhamdülillah, vessalatu vesselamu alâ Resûlillah İnşallah; “Allah dilerse” demektir. Allah dilerse. Bunu şunun için kullanıyoruz ki; bunu kullanma, bu cümleyi kullanmak Allah'ın emridir. Biz bir iş yapmayı istiyoruz ve "yapacağız" diyoruz. Mesela; yarın filan yere gideceğiz. Bu bizim isteğimizdir ama biz istesek de
Sadece ikna yoluyla, yaygın ve kalıcı bir örgütlenme kuran bir kitle hareketi hemen hemen hiç yoktur. Koyu bir Hristiyan olan tarihçi profesör K. S. Latourette şu durumu kabul etmek zorunda kalmıştır: "Her ne kadar İsa'nın ruhu ve silahlı kuvvetler birbiriyle hiç bağdaşmayan zıt şeylerse de ve bu gerçeği kabul etmek her ne kadar kadar
Sayfa 138Kitabı okudu
Reklam
197 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
KADINLAR* EDUARDO GALEANO 197 SAYFA Sevgili Lider Ersan , Azime Matlı , Gül Güleryüz ve Bahar Esen ile birlikte kadınlar üzerine çok güzel bir deneme kitabı okuduk. Kısa kısa, bir sayfayı geçmeyen bu hikayelerde çok ünlü isimlere de denk geldik, sıradan kadınlara da. Farklı coğrafyalardan, farklı hayatlardan pek çok kadın. Mücadele eden, dik
Kadınlar
KadınlarEduardo Galeano · Sel Yayıncılık · 20202,028 okunma
Prens'te erdem, talih ve özgür irade Prens'te "erdem" (virtu), ahlaki ya da dini anlamının ötesinde bir anlam taşır: Erdem, bir amaca ulaşmak için uygun araçları kullanma yetisidir; kişi bunu yaparken, elverişli "fırsat tan (occasione) yararlanabilmeli ve "talih"in (fortuna) olumsuz etkilerinin üstesinden gelebilmelidir. Dolayısıyla erdem kavramı güç, beceri, yetenek, kararlılık gibi anlamları içerir. Cömertlik, merhamet gibi ahlaki erdemlere gelince; Machiavelli prensin bunlara sahipmiş gibi görünmesi gerektiğini, ama sırf erdem uğruna erdemli davranmanın prensliğe zarar verebileceğini belirtir. Devletin yararına olacaksa prens acımasızlığa ve dürüst ol- mayan yollara başvurabilir. Ama erdem gibi erdemsiz davranışlar da kendi içinde bir amaç değil, amaca götüren birer araçtır. Prensin her eylemi, taşıdığı ahlaki değer açısından değil, devlet üzerindeki etkisi ışığında değerlendirilmelidir. Machiavelli, erdemi en üst "iyilikle bağlantılı gören klasik kuramcıların aksine daha basit bir tanım getirir: Erdem başkalarının övgüsünü kazanan şeydir.
Sayfa 26 - Can KlasikKitabı okudu
268 syf.
·
Puan vermedi
Üslûbu ve dili kullanma biçimiyle "kazuistik" bir eser...
Sosyoloji literatürüne kapak atmış bu iki kavramın; Türkiye'nin içtimâî, siyâsî, dinî ve zihnî arka plânlarına ve serüvenlerine de temas edilerek, kalıplaşmış tanımlarından kurtarılıp bilimsel ve felsefî bağlamda yeniden ele alındığı bir eser...
Teokrasi ve Laiklik
Teokrasi ve LaiklikNiyazi Berkes · Yapı Kredi Yayınları · 201637 okunma
İslamın ilk siyasallaşma (yeni) boyutu 1960'ların ortalarında ortaya çıktı ve beklenmedik bir yönden geldi. Demokrat parti ile dini çevreler arasındaki ittifak Sünni grupların bir ittifakı durumundaydı. Bunun sonucunda, Şiiliğe yakın Alevi topluluklar, Osmanlı yönetimi döneminde baskı altında tutulmuş bir azınlık şeklindeki eski statülerini yeniden kendilerine hatırlatan soğuk rüzgarları hissetmeye başladılar. 1960 darbesinin sonuçlarından biri, Aleviler için, 1950'­lere nispetle daha hoşgörülü bir ortamın doğması olmuştur. Şimdilerde Aleviler etnik grupların su yüzüne çıkan kendi ayrı kimliklerini farketme ve öne çıkarma yolundaki genel eğilimini paylaşmaktaydılar. Bu eğilim, 1960'ların yükselen hoşgörü ortamıyla birlikte, bir Alevi siyasal partisinin (Birlik Partisi'nin) oluşumuyla sonuçlandı. Parti gerçi seçimlerde başarısız oldu, ama onu oluşturmuş olan enerji, aralarında Türk solunun önemli bir yer tuttuğu başka azınlık gruplarının desteklenmesine yönel(til)di. Öte yandan Türk Marksistlerinin, bazı Alevi temalarını, isyan ve devrim genel tutumları yönünde kullanma yolunda samimi olmayan bir girişimi vardı. Böylece Alevi dini muhalefeti, radikalizm ile azınlık grupların desteklenmesinden oluşan belirsiz bir karışım halini aldı.
623 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.