Kitabı kısaca özetlemek istesem “deniz kokan kitap” derdim herhalde. Şu an bu incelemeyi yazarken Fikret Kızılok’tan “Düşler” şarkısını dinleyip Ankara’da evimde oturmuş denizi kokluyorum; kapattım gözlerimi ve düşündüm ipekten bir deniz, pamuktan bir gökyüzü... Pandemi dolayısıyla yaşadığım şehirde bile rahat rahat dolaşamazken Mina Urgan sayesinde Bodrum’dan yola çıkıp Anadolu’nun çeşitli illerine, oradan Avrupa’ya; İngiltere, Fransa, İtalya’ya… Sovyet Rusya ve Doğu Bloğu ülkelerine, Los Angeles’a Meksika’ya, New York’a ve son olarak da San Francisco’ya gidip geldim.
Yazarla birlikte bu bahsettiği yerleri gezerken sanki yanındaymışım da o da benimle sohbet ederek yaşadıklarını anlatıyormuş gibi hissettim. Hatta bir konudan bahsederken aklına bir anda başka bir konu gelip de araya onu da sıkıştırıp anlatması yok mu? Gerçekten de bir sohbetin içindeymişsin hissini veren asıl o bana kalırsa. Yaşarken tanısaydım dediğim insanlardan biri Mina Urgan. Keşke tanışmak için bu kadar geç kalmasaymışım. Ha! Bir de bu kitaptaki “sonsöz” beni derinden etkiledi. Yazdıktan bir yıl sonra vefat ettiği ve bunu da az çok tahmin ettiği için kendisi de bunun gerçek anlamda bir sonsöz olduğunu belirtmiş. İyi ki yazmış anılarını da, gezilerini de ve ölümünden bu kadar yıl sonra bile ilham oluyor bizlere.