Yetmiş iki ayrı millet, bir o kadar da din! Tek kaygısı seni sevmek benim milletimin;
Kâfirlik müslümanlık neymiş, sevap günah ne? Maksat sensin, araya dolambaçlar girmesin
Şu senin benim dediğimiz toprak neyimizdir Birkaç günlük cennetimiz cehennemimizdir Bugün su içtiğin şu testi toprak olunca
Mezarına atılır belki bir gün, kim bilir.
Bu yıldızlı gökler ne zaman başladı dönmeye?
Ne zaman yıkılıp gidecek bu güzelim kubbe?
Aklın yollarıyla ölçüp biçemezsin bunu sen Mantıkların, kıyasların sökmez senin bu işte.
Bir yürek ki yanmaz, yürek denir mi ona?
Sevmek haram, yüreğinde ateş olmayana.
Bir gününü sevgisiz geçirdinse, yazık:
En boş geçen günün o gündür, inan bana.
Ah, Tanrı dünyayı yeniden yarataydı,
Yaratırken de beni yanında tutaydı;
Derdim: Ya benim adımı sil defterinden,
Ya da benim dilediğimce yarat dünyayı.
Sen nesin, varlık nedir, nerden bileceksin? Dünyan esen yel üstüne kurulmuş senin.
İki yokluk arasında bir varlık seninki:
Hiçlik ne varsa çevrende, sen de bir hiçsin.
Gökleri yarıp darma dağın ettiğin gün,
Pırıl pırıl yıldızları kararttığın gün,
Sen sorguya çekmeden ben soracağım sana:
Ey Tanrı, hangi günahım için beni öldürdün?