Eğitimin getirdiği sistematik bilgiden yoksun kişi yaşama ve dünyaya ait her türlü açıklamayı yapmaktan acizdir. Bu tür bir düşünce yapısı ise çoğu kez dogmatik, diyalektik olmayan bir görünüme sahip olacaktır. Öte yandan içinde yaşadığı kültürel evrenin kendisine yine çoğu kez yanlış aktarılmış dini ve ahlâki bilgiler ve yanı sıra oluşturulmuş “dünya görüşü” çerçevesinde yaşadıkları ve gördüklerini yargılayan, değerlendiren ve sonuçta “yorumlayan” kişinin beyninin en alt düzeyde rahatsız olabilmesi için her şeyin kategorik bir biçimde yerli yerine oturması gerekmektedir.
Hegel felsefesine göre,gerek doğada,gerekse tarihte diyalektik bir gelişme vardır.Hegel için,diyalektik gelişme demek,aradaki bütün zikzak
lı hareketlere ve geçici gerilemelere
karşın,yukarıya doğru yükselen ilerleme nedenlerinin zirlenişi demek
tir.Başlangıçtan beri süregelen ve nerede olduğu bilinmeyen ama düşünen her insanın beyninde bağım
sız olarak yaşayan Fikrin kendi kendi
ne yaptığı kişisel hareketin aksi de
mektir.Hegelcilik;hiç bir bileşimin gideremeyeceği bir çelişkiyi bağrında taşır.Harekete dayanan sistem ile dokunulmaz bir kitle halinde dönmüş olan sistem arasında çelişkidir.Gerçekçilik durmayan bir değişme içindedir.Hegel kendi varlığı ile ortaya çıkmıştır
Hegel’de diyalektik,kendi kendini ge
liştiren fikirdir.Mutlak fikir,başlangıç
tan beri nerede olduğunu bilmeksizin var olmakla kalmaz,aynı zamanda,bü
tüm varlık dünyasında yaşayan ruhu
nu meydana getirir.Mutlak Fikir,Man
tık’ta uzun uzadıya gözden geçirilen
bütün hazırlık evrelerini geçerek yine
kendine ulaşmak için gelişir.Sonra
kendinden sıyrılarak doğaya dönüşür
orada,bilinçsizcesine,doğal zorunlu
ğa bürünerek yeni bir gelişme geçirir ve sonunda,insanoğlunda yeniden kendi bilincine kavuşur.Bu özbilinç,
ilkel öğeden kalkarak Hegel felsefe
sinde mutlak fikir kendini kendini buluncaya değin tarih içinde oluşur.
Hegelcilik gerçek her şeyin tam açıklamasını vermek ister.Bunun için
geniş bir diyalektik üçlük halinde Fikir
in gelişme ahengini yeniden oluştur
maya kalkar.İlkin tez olarak dünyanın yaradılışından önce,katıksız/saf Fikrin incelenmesi gerekir.Bu mantık
tır.İkincisi,antitez olarak gelişme konaklarında maddenin incelenmesi
yani mekanik,fizik ve biyoloji bilimle
tinin kuramı gelir.Buda doğa felsefesi
dir.Üçüncüsü,birleşim(sentez) olarak maddeye katılan düşüncenin incelenmesidirİnsan yarattığı yapıtlar ile dini,sanatı ve felsefesiyle toplu
mun kuramı gelir.Bu bölümlerden herbirinin içinde düşüncenin durma
yan hareketi bir fikirden ötekine gider
diyalektik üçlükler birbirini izler en boş,yoksul mantıksal fikirlerden en olgun gerçeklere geçer;sonunda mutlak fikri ulaşır.Böylece bütün karşıtları eriten,ulaştıran,gerçeğin en
çoğu ile aklın en çoğunu birleştiren ve artık ondan öte hiçbir yetkinliğin kavrayamadığı bir yere varmış olur.
Bundan ötürü,mutlak felsefe ya da idealizm,olası bütün sorunların anahtarıdır.Onun açıklamadığı bir şey yoktur.Aklın giremediği,kavrayamadığı hiçbir şey yoktur.Akli olan her şey gerçektir.