"Anlayamadığım" diyor Nermin Hanım, "Bir ölüyü neden çalarlar ki?" "Kadavra olarak hastanelerde satmak için." diyorum. "Aman Allahım!" diyor kadıncağız. "Merak etmeyin" diyorum, "Buna izin vermeyeceğiz."
Sayfa 52 - Çalınan Ceset / Başkomiser NevzatKitabı okudu
Allah beni kahretsin ve ediyor da. Montaigne, kötü davranışlardan, istemediğiniz için kaçının, diyor: beceremediğiniz için değil. Beni ne güzel açıklıyor. Ben de diyorum ki: Sayın Montaigne ve sizin gibiler! Canınız cehenneme! Sizin haklı olmanız bana hiçbir şey kazandırmıyor. Köşemde kıvrılıp ölüyorum işte. Siz de sevimli akrabalarım kadar yabancısınız bana. Adınız Marki bilmem ne de olsa... Tabii siz gurur duyuyorsunuz düşüncelerinizden. Diyorsunuz ki, Selim Işık diye bir mesele olmamıştır. Olmayan bir mesele için, düşünce tarihinin insanı yücelten gelişimini bozamayız. Siz, kendini şövalye sanan Don Kişot gibi ilginç de değildiniz üstelik. Özür dileriz, bizi rahatsız etmeyin. Düşünecek meselelerimiz var. Her gün yüz binlerce insan ölüyor. Ancak ilginç olaylarla uğraşabiliriz. Next please!
Reklam
Herkes kafasına göre Kuran-ı Kerimi yorumlayabilir mi ? sorusuna cevap
İlkokuldaki çocuk üniversitedeki profesörü tenkit edebilir mi? Edemez. Neden? “Hocam artık bu soru da sorulur mu?” İnsaf yahu! O çocuk, bu profesör! “Ama bu çok çalışkan bir çocuk, ilkokulun birinci sınıfında teşekkür almış.” Ne alırsa alsın. Bin tane teşekkür alsa daha çok fırın ekmek yemesi lazım. Fırınlara çok ekmekler atılacak, o ekmeklerden çok satın alacak, o çocuk o ekmeklerden çok yiyecek, uyuyacak da büyüyecek, ondan sonra adam olacak. Öyle kolay mı? İnsan birdenbire adam olmuyor ki! Ben bazen çocukların çenesini tutuyorum; “Nerede sakalın?”diyorum. Şaşırıyor. Büyüyünce çıkacak, hemen çıkmaz ki! Sakalı birden çıkmaz, yavaş yavaş çıkacak. Onun için Kur’ân-ı Kerîm’in mealini okuyup da müçtehidliğe kalkma! Haddini bil, kenarda dur! Yüzme bilmeyen insan gidip de Karadeniz’in ortasına atlamaz. Karadeniz bu, şakası yok! Sahil- de olanları bile alıyor, yutuyor. Oyuncak değil. Onun için Kur’ân-ı Kerîm’de münakaşa etmeyin. “Peki hocam, dinimizi nereden öğreneceğiz?” Dini en iyi bilen, en takvâ sahibi, en salâhiyet sahibi alimlerin kitaplarını okuyacaksın, oradan incelikleri anlayacaksın.
... ÜSTEĞMEN - Bana öyle geliyor ki Yüzbaşım, ümit zaif... YÜZBAŞI - Allahın dediği olur. TEĞMEN - (Patlarcasına) Allah!.. Allah!.. YÜZBAŞI - (Gayet tatlı) Teğmenim? TEĞMEN - Efendim, Yüzbaşım! YÜZBAŞI - Sen Allahın adını ömründe kaç kere andın? TEĞMEN - Ne bileyim, Yüzbaşım? YÜZBAŞI - Sık mı, seyrek mi? TEĞMEN - Cevap veremiyeceğim! YÜZBAŞI -
Beni kötü yetiştirdiler. Annem de, babam da bana gerekli eğitimi vermediler. Yaşamak için demek istiyorum. Bana yaşamasını öğretmediler. Daha doğrusu, bana her şeyin öğrenilerek yaşanacağını öğrettiler. Yaşanırken öğrenileceğini öğretmediler. Ben de kolayca razı oldum bana öğretilen bu yanlışlara. İnsan, kendi bulurmuş doğru yolu. Ben bulamazdım.
Sayfa 611 - 613Kitabı okudu
Aydınlık dostlarının politikası yoktur, ama düşmanlarının vardır.
Soruşturma açılınca, kime yaslanacağımı bilemedim. Bizde halk seyretmeyi sever; genellikle işe karışmaz. Bizde halk acayip yıldırılmıştır; amirlerden korkar. Amirler de birbirinden korkar. Nevşehir Valisi Mehmet Aldan, müfettişin raporunu okuyunca bana acıyıp ağladı; ama korkusundan, 'Hayir, bunlar yalan, bunlarin aslı faslı yok! Ben onun amiriyim. Memurumu savunuyorum. Bu adam karda kışta köylere kitap götürdü, halka hizmet etti; yapmayin etmeyin, ayiptir!" diyemedi! Dese, o zaman sen de onunla birliksin diyecekler. Bu kez onun da durumu sarsılacak. Bundan korktu. Bundan ötürü, ben diyorum ki, aydinlik politikası yoktur; ama düşmanlarının vardir.
Reklam
52 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.