'Bir Sahte Derviş'in Anıları'nı okuyorum. Şöyle bir cümle var; ''Tataristan'ın en uzak yerlerinin halkı yani Kırgızlar ve Kıpcaklar bile giysilerini Buhara carşılarindan alıyorlardı.Hatta Kalmuklar sakin oldukları çölden sırf giysi almak için çıkıyorlardı........ Bizim taşralılarımız için Paris ve Londra nasılsa, bunlar icin de Buhara öyleydi.''
Üç sene önce Buhara'daydım. Kitapta sözü edilen sokakları, kervanların konakladıklari yerleri(şimdi kocaman bir çay bahcesi, kervanların yeri olduğunu anlatan orijinal boyutlarda deve heykelleri var)gezdim. Çarşısında o kadar güzel seyler satıliyordu ki, bir tane klasik Türk giysisi pantolon -tuniklerden aldım. Bunlar göçebe kumaşı denen desenli, ince pamuklu kumaştan yapılmış, gundelik işinizi rahatca yapabileceginiz modellerde, son derece şık giysiler. Acelemiz vardı, biraz da Semerkant'tan alırım dedim ama bulmak ne mümkün. Buhara"daki giysilerin hiç bir yok.Daha ağır, daha süslü püslü seyler. Halâ pişmanımdır. Sadece Buhara çarşılarına gitmek icin tekrar bir Özbekistan seyahati yapabilirim yani, o kadar. Yazar 150 yıl öncesini anlatiyor inanın bugün de aynı o çarşı pazar ve bugün de tıpkı yazdığı gibi İran'ın o hareketli carşılarından çok farklı. Kitabı okurken bu anımı paylasmadan duramadım.