Uzun süredir gökyüzüne bakmıyordum doğru düzgün. Kafamı kaldırıp, birkaç fotoğraf yakalayıp, geçip gidiyordum. Fakat bu yılın en uzun gecesinde bir gece boyunca gökyüzünü izlemeye karar verdim. Güzeldi hislerim; sıcaktı, samimiydi, iç gıdıklayıcıydı. Az önce güneş doğdu sevgilim. Mavi tonları fazlaydı fakat aralardan hafif sarı ve pembeler taşıyordu. Bulutlar vardı, kirli lila rengindelerdi. Gün doğumunu uzun süredir izlemiyordum. İyi oldu aslında. Senin de izlemeni isterdim. Beraber izleyelim isterdim. Şimdilik hoşçakal, ellerinden öperim.
Bu akşam seni içimde bütünüyle hissettim. Kalbimin olduğu yerlerde, en derinde. Midemde kelebekler uçuştu diyeceğim fakat çok sıradan kalacak. Farklı bir kelime bulamıyorum. Yetmiyor.
Seni en son gördüğümde yanımdan hızlıca uçuvermiştin sevgilim. Ancak bir rüzgar bu kadar hızlı olabilirdi. O an, kalbim tarif edilemez güzelliklerle dolmuştu. O 1 saniyeden kısa süre beni nefes nefese bırakmıştı. Sevgilim bilirsin senin nasıl beni bu hale getirdiğini bilmiyorsun. Olur da bir gün bilirsen, unutma ki ben seni aylarca sevmekten hiç usanmadım.
Çünkü sana olan aşkım hiçbir zaman o çocukça taşkınlıklar sırasındaki kadar tertemiz ve tutkulu olmadı. Saatlerce, hatta günlerce o zamanlar seninle yaşamış olduğumu anlatabilirim, hem de benim yüzümü neredeyse hiç tanımayan seninle, çünkü sana merdivende rastladığımda ve kaçamadığımda, o yakıcı bakışların karşısında duyduğum korkuyla başım eğik, sanki ateş gibi beni yakıp kavurmasın diye suya atlarcasına, yanından koşarak geçerdim.