Bir de şu var: Eskiden daha fazla anlam vardı, ama giderek, yüzyıllar geçtikçe anlam azaldı diyebilir miyiz? Evet, buna benzer bir şey söyleyebiliriz. Çünkü insanlık tarihinin başlarında, insan daha yeni yeni insan dünyasını kurarken, yani kültürleşirken, anlam vermekte zorlandığı şeylere anlam verme çabası içindeydi. Anlam bakirdi. Yeniydi. Çarpıcıydı ve heyecanlandırıyordu. Tazeliyordu ve dünyaya götürüyordu, Doğa'ya götürüyordu. Dedim ya, insan daha en başından bir bilince sahip olması hasebiyle Doğa'dan kopuktur, onun içinde değildir, ona yabancıdır. Ama gene de bir zamanlar, ya da o zamanlar, Doğa'nın ritmini ve sesini duyabiliyordu. Onun ritmine uygun bir biçimde yaşıyordu. Gün karanlıkla bitiyor, sabahla birlikte başlıyordu. Dünyanın güneşin etrafındaki dönüş hazı olan gerçek Zaman'ın içinde yaşıyordu. Daha gövdesinin bilincindeydi. Günümüzdeki gibi bir ruha, bir imgeye ve soyut bir varlığa dönüşmemişti. Gövdesini unutmamıştı.
İnsanın yaşamının en büyük muamması ıstırap çekmek değil mutsuzluktur. Masum insanların öldürülmesi,işkence görmesi,ülkelerinden sürülmesi,yoksulluk ya da köleliğe mahkum edilmesi,kamplara ya da zindanlara kapatılması şaşırtıcı değildir, çünkü bunları yapacak caniler vardır. Doğa mekanik zorunlulukların kör oyununa boyun eğdiğinden,hastalığın yaşamı felç eden ve onu ölümün bir imgesi haline getiren uzun acılar dayatması da şaşırtıcı değildir. Fakat Tanrı’nın mutsuzluğa,masumların ruhlarını ele geçirme ve onları egemen bir efendi olarak ele geçirme gücünü vermiş olması şaşırtıcıdır.
Reklam
Eğer biri gökyüzüne çıkıp dünyanın doğasına ve yıldızların güzelliğine baştan aşağı baksaydı, bu harikalık onda hoş görünüp hayranlık bırakmayacaktı; fakat bunları anlatabileceği birine sahip olsaydı işte bu çok keyifli olurdu." Nihayetinde doğa yalnızlığı hiç sevmez ve her zaman kendisini destekleyen birini arar, zira en sıkı dostluklardaki en tatlı taraf budur.
Dünya, ahlak üzerine kurulmuş halde. Ahlak olmazsa dünya kül olur gider. Doğa unsurlarının kendilerinde bile bir erdem gizli. Ahlakı yok ederseniz yer çekimini ortadan kaldırırsınız. Üzerine bastığınız kayalar bile havalanıp ayrılır.
Sayfa 109 - KoridorKitabı okudu
Doğa, kendi zamanında, tuhaf adamlar yarattı: Kimileri sürekli gözlerinin önüne bakan Ve gayda çalan birine papağanlar gibi gülen; Ve kimileri ekşi suratlı, Gülümseyip de göstermezler ki dişlerini, Şakanın gülmeye değer olduğuna Yemin bile etse bilge kişi. Venedik Taciri, sahne 1
Yaşam tarzımızın karnımızı doyuran doğayla doğrudan zıtlık içerisinde olması -o doğa ki, her fırsatta sığndığımız, diğer tüm milletlerden daha çok sevdiğimize inandığımızdır, ancak yaşam biçimimizden ve ekonomik sistemlerden dolayı her gün, her saat, uyurken bile altını oyduğumuzdur- o kadar sorunludur ki, örneğin bir senaryo yazarı ana kahramanın ikilemini bunun üzerine kursa, verilen mesaj çok aptalca, bayağı, abartılı, inandırıcılıktan uzak bulunabilir, hatta modaya uyma çabası olarak değerlendirilebilir.
Reklam
Nazi-Sozi/ Nasyonal ve Enternasyonal
Halkları ve Devletleri yaratan şey savaşlardır; savaşmayanlarsa her şeylerini kaybetmeye mahkumdur. "Bunun berbat bir görüş olduğunu da söyleyebilirsiniz. Öyledir de. Bunu kabul edip mücadeleye girişmek zorundayız. Tarih, kardeşlik üzerine atılan Marksist nutuklarla değil, ebedi ve ezeli doğa yasalarına uygun olarak şekilleniyor.
Sayfa 34 - Zeplin/2019
İki Yüz Yıl Önce Tuna'da Yolculuk!
Çevremizdeki dünyayı anlatan çok eski seyahat kitaplarından biri de -hiç yayımlanmamış olduğu için gizem dolu- Avusturya- Macaristan monarşisinin savaş arşivi için hazırlanmış olan 1751 tarihli bir eser. Bu güzel kitapla Tuna Nehri'nde yolculuk yapıyorsunuz. Kenarları yaldızlı kalın kitap bir sanat eseri ve kayserin isteği üzerine
Sayfa 170 - 171, 172, 172, 174 Everest Yayınları
Avrupa tarihinde köleciliğin oldukça sağlam felsefi temel­lere sahip olmasının örnekleri çok fazladır. Modernitenin inşa olduğu zamanların hemen hemen tüm ünlü filozoflan köleci­liği bir şekilde onaylamışlardır. Örneğin Hegel (1770-1831) si­yah derili insanlann medeniyeti öğrenebilmeleri için köleliğin gerekli bir süreç olduğunu savunmuştur•
Seks doyum ister, aşksa mutluluk. Seks insanlar ve hayvanlar için ortak bir doğa olayıdır. Aşk kültürel gelişmenin sonucudur ve tüm insanlarda görülmez.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.