“Tanrı öldü’yle ‘Nietzsche öldü’ arasındaki fark nedir? ‘Tanrı öldü’ diyen Nietzsche’ydi, ‘Tanrı da ‘Nietzsche öldü’ dedi. Peki ‘Tanrı öldü’ diyen Nietzsche’yle ‘Nietzsche öldü’ diyen Tanrı arasında ne fark var? ‘Tanrı öldü’ diyen Nietzsche ölmemişti, ama ‘Nietzsche öldü’ diyen Tanrı bizatihi ölmüştü.”
Tam bir komik etki için hayati olan şey
Zihinler yozlaştıkça, bir ulus yaşlandıkça, doğa daha fazla incelenip, daha iyi çözümlendiğinden önyargılar daha çok kırıldığı için, doğanın verdiği dersleri daha fazla tanıtmak gerekir.
Nesnenin (doğa) dişi olarak ve (buna koşut bir şekilde) öznenin de (akıl) eril olarak adlandırılması üzerine kurulu bir bilimde, kadın bir bilimci daha baştan terimlerde bir çelişkiyle karşı karşıya kalır.
Evrim Kuramı, 150 yıllık kuramsal tarihi, 2000 küsür yıllık fikirsel tarihiyle bilimin gördüğü en güçlü, en az hasar görmüş, en çok sayıda bilim insanı tarafından geliştirilmiş ve geliştirilmekte olan teorilerden biridir. Evrim Kuramı’na baktığımızda, birçok doğa gerçeği üzerine kurulmuş, son derece sağlam temelleri olan, günümüze kadar ulaşan 150 yıllık tarihinde bir defa bile temellerini ya da içerisindeki güçlü bağlantıları tamamen sarsabilecek herhangi bir veriye ulaşılamamış, hayata bakış açımızı ve doğaya yönelik anlayışımızı değiştirebilecek, çok güçlü bir bilimsel açıklama görmekteyiz.
Ben diğer insanlar için doğduğumu bilecek ve bu nedenle nesnelerin doğasına şükran duyarak yaşayacağım, zira doğa benim çıkarlarıma bundan daha iyi hizmet edebilir miydi?
Sayfa 28 - İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bugün bizler, sosyalistlerin "ideal toplumuna," Marx'ın işçilerin "yabancılaşması" üzerine ilk yazdığı zamandakinden çok daha yakınız. Ancak, kolektivizmin her ilerlemesinde insanın yabancılaşması konusundaki çığlıklar daha da sesli hale gelmektedir. Bize problemin gittikçe kötüleştiği söyleniyor. Komünist ülkelerde bu gibi eleştirilerin dile getirilmesine müsaade edildiğinde, bazı yorumcular işçilerin yabancılaşması konusundaki Marksist çözümün başarısızlığından, komünizm şartlarında insanın daha da yabancılaşmasından, insanın doğa ile ve diğer insanlarla olan "yeni ahenginin" gerçekleşmemesinden şikayetçi oluyorlar.
Bir diğer önemli husustan bahsetmek istiyorum: Tavus kuşu Paradigması.
Doğada dişiyi etkilemek ve türünü devam ettirmek için birçok canlı farklı şekilde kur yapar veya güç gösterisinde bulunur. Tavus kuşu ise işin en garibidir. Çünkü tavus kuşu ne kadar dikkat çekici tüylere sahip olursa o karşısındaki dişiyi de o kadar etkileme şansına sahiptir fakat bu dikkat çekici özelliği sadece dişilerin değil ortamdaki yırtıcıları/avcıların da gözlerini kendi üzerine dikmesine sebep olur. Yani türünü devam ettirmek isterken aslında kendi canını tehlikeye atar. Işte sorun burada yatar.