Yahudiler
"Asırlardan beri imbikten süzdüğümüz bu zehirlerin yıprandırıcı, parçalayıcı tesirleri, Grek, Latin ve Hıristiyan aleminden Yahudilerin büyük intikamıdır. Grekler bizi gülünç bir hale soktular, Romalılar parçalayıp dağıttılar, Hıristiyanlar bize işkence edip yağma ettiler; fakat biz, kuvvetle intikam alabilmek için çok zayıf olduğumuzdan, Eflatun'un Atina'sı, imparatorların ve papazların Roma'sından doğan medeniyetin dayandığı temelleri çürütecek bir saldırıya geçtik. Şimdi intikamımız tam kıvamındadır. Kapitalist olarak ekonomik hadisenin her şey veya hemen hemen her şey olduğu bir zamanda piyasalara hâkimiz. Düşünür olarak, düşünce piyasasına hâkimiz, mukaddes veya değil, eski itikatları, peygamberlerin getirdikleri dinleri ve laik imanları kemiriyoruz. Yahudi kendi nefsinde en korkunç iki ucu birleştiriyor: Madde sahasında despot, fikir sahasında anarşisttir. Ekonomik cihetten hizmetçimiz, fikir cihetinden kurbanımızsınız. Bir tanrıyı kurban etmekle suçlandırılan millet, düşünce ve duygu putlarını da kurban etmek istemiş, en kudretli, yegâne ayakta duran putun, Para'nın önünde sizleri diz çökmeye mecbur etmiştir."
Sayfa 53 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
" Tesbihi ilahi'yi gönlüme indirmeliyim "diyen bilmelidirki; vücudda dolaşan kan gibi ümmeti Muhammed 'in hizmeti için dönüp dolaşmassa, Allahu Zülcelal'in takdir ettiği kalp ile hakiki intizam üzere yaşayamaz. HİKMET İLE VEFAT EDEN; DİRİDİR, ÖLÜ DEYİLDİR. Onlar, büyük cihadîn sahadet erleri olarak şu Ayeti Kerimelerin işaretlerini yaşamış ve bütün cihanda bunun göstergesi ve şahitleri olmuşlardır. İnsan, Ayeti Kerime'de geçen 3 Esmai Şerife nin hakikatine erişse bu üç esma ile duanin arasındaki dönüşüm ilkesini anlayacaktır. Doğada yağmurun, suyun doğal olarak herşeyin birbirine dönüştüğünü izah eden bilim adamlarının ortaya koyduğu değerlerdeki üç ana unsuru yeniden belirtmekte fayda vardır. Bu üç ana unsur doğal dönüşüm ilkesinin temelini oluşturur.
Reklam
Sümerde tanrılar teşkilâtı
Sümerlilerin çok tanrılı bir dinleri vardı. Onlara göre tanrılar topluluğu, aynı insan topluluğu gibi teşkilâtladırılmış bir krallık halinde idi. Bu krallık, güneş, ay, yıldızlar ve gezegenler gibi göksel varlıklar, rüzgar, fırtına, kasırga, yağmur gibi atmosfer güçleri, nehir, dağ, ova gibi doğa görüntülerini, şehir, tarla, bent, hendek, çiftlik gibi kurumları, balta, kazma, tuğla kalıbı, saban gibi araç gereçleri var eden ve idare eden varlıklar insan görünüşünde, fakat insanüstü güçlere sahip ve ölümüzdüler. Onlar da insanlar gibi doğuyor, evleniyor, çoluk çocuk sahibi oluyor, üzülüyor, seviniyor, kıskanıyor, kızıyor, intikam alıyorlardı. Hatta suç işliyorlardı.
Tebaa ve İtizalciler
"İnsanlar var ki güçlü iktidarlara hayrandır; disiplini ve ordularda görülen, amiri ve memuru belli olan düzeni severler. Yeni kurulan şehir semtleri, sıraları dosdoğru ve cepheleri hep aynı olan evleriyle onların zevklerine uygundur. Müzik bandoları, formaları, gösterileri, resmigeçitleri ve bunlar gibi hayatı 'güzelleştiren' ve kolaylaştıran şeyleri beğenirler. Bilhassa her şey 'kanuna uygun' olsun isterler. Bunlar tebaa zihniyetli insanlardır ve tabi olmayı; emniyeti, intizamı, teşkilatı, amirlerince methedilmeyi, onların gözüne girmeyi severler. Onlar şerefli, sakin, sadık ve hatta dürüst vatandaşlardır. Tebaa iktidarı, iktidar da tebaayı sever. Onlar beraberdir, bir bütünün parçaları gibi. Otorite yoksa bile tebaa onu icat eder. Öbür tarafta mutsuz, lânetlenmiş veya lânetli ve daima gayrimemnun bir insan grubu vardır. Bunlar hep yeni bir şey ister; ekmek yerine daha ziyade hürriyetten, intizam ve barış yerine daha ziyade insanın şahsiyetinden bahsederler. Geçimlerini hükümdara borçlu olduklarını kabul etmeyip, bilakis, hükümdarı da kendilerinin beslediklerini iddia ederler. Bu daimi itizalciler umumiyetle iktidarı sevmezler, iktidar da onları sevmez. Tebaa, insanlara, otoritelere, putlara; hürriyetçiler ve isyancılar ise tek bir tanrıya taparlar. Putperestlik köleliğe ve boyun eğmeye nasıl engel teşkil etmiyorsa hakiki din de hürriyete mani değildir. Bu iki gruptan hangisine mensup olduğunuza kendiniz karar verin."
Sayfa 229 - Klasik Yayınları
Özgür insan, karşılıklı yarar ve dayda sağlayacak, başkalarının görüşlerine; hatta hatalarına karşı hoşgörülü olacaktır. Ancak insanoğlunun kılavuzluğunda yaşamaz. Bu nedenle devlet ya da egemen güç, bireylerin diğer bireylerin sınırsız çıkar peşinde koşmalarından korunmalarını -akılla değil, güç tehdidiyle- sağlamak için gereklidir. Herkesin herhangi bir sınırlama olmaksızın kendi çıkarının peşinde olduğu bir doğa durumundan sivil bir devlete geçiş, belirli doğal haklardan evrensel olarak feragat etmeyi ve bu imtiyazları merkezî bir otorite eliyle kullanmayı içerir, örneğin “herkesin intikam alma ve iyi ile kötüyü yargılama hakkı” gibi. İnsanlar, tutkuları tarafından yönendirildiği sürece, “uyum içinde yaşamalarını ve birbirlerine yardım etmelerini” devlet eliyle sağlamaları gerekir.
Ne zaman kendinizi 'mutlaka kazanmalıyım', 'mutlaka sahip olmalıyım' durumlarında görürseniz bilin ki, kazanamamaktan, sahip olamamaktan korkan bir tarafınız var. Bu korku nedeniyle inatlaşırsınız. Aynı şeyi intikam ve kızgınlık gibi diğer olumsuz duyguları incelediğinizde de görürsünüz.
Reklam
1,000 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.