#Notoracism değil mi? Evet evet.
Encyclopaedia Britarınica’nın 1798 tarihli ilk Amerikan baskısında “Zenci” başlığı altında şöyle yazılıyordu: Zencilerin ten renklerinde farklı tonlar olduğu görülür: ancak hepsi, yüz hatlarıyla diğer insanlardan farklıdırlar. Dış görüntülerinin başlıca özellikleri yuvarlak yanaklar, yüksek elmacık kemikleri, biraz yüksek bir alın, kısa, geniş ve yassı burun, kaim dudaklar, küçük kulaklar, düzgün olmayan ve çirkin bir şekildir. Zenci kadınların belleri çok düşüktür, kal­çaları da çok geniş olup eyere benzer. Bu talihsiz ırkın kaderi olan en belirgin kötü alışkanlıklar şöyle sıralanabilir: tembellik, ihanet, intikam, zalimlik, küstahlık, hırsızlık, yalan, müstehcenlik, sefahat, cimrilik ve ölçüsüzlüğün doğa yasalarının ilkelerini yok ettiği ve vicdanın azarlarını susturduğu söylenir. Zenciler merhamet duygularından tamamıyla yoksundur ve insanoğlunun kendi başına bırakıldığı zaman nasıl yoldan çıktığının korkunç bir örneğini teşkil eder.
Sayfa 19 - DK
Doğaya birşey olmaz,onu koruma çabası bizim bencilligimizdir
Doğa bize, ona zarar vercek şeyler esinler mi? Bize aşk eziliyor, yaratimlari ortaya çıkıyor. Yıkımlar mi gerekiyor? Içimize intikam kıskançlık zevk düşkünlüğü ve ihtiras yerleştiriyor, cinayetler ortaya çıkıyor. Ama her zaman kendisi için çalışıyor. Biz, kendimizden hiç kuşkulanmadan onun kaprislerinin saf araçları haline geliyoruz.
Sayfa 94 - ChiviyazilariKitabı okudu
Reklam
Doğa bu saçmalığı kanıtlamak için çalışıp duruyor ...
Tüm dünyada öğretilmiş ve şimdi de öğretilmekte olan öğretiler, insanların arasında yardımseverlik ruhunun hiç olmadığı bir tutumu kaçınılmaz olarak yaratır ve sürdürür ve bunu zaten yaratmakta ve sürdürmektedir. Bunlar, aynı zamanda hurafe, bağnazlık, ikiyüzlülük, nefret, intikam, savaş ve bunların bütün kötü sonuçlarını da doğurur. Çünkü, gerçekte değil, daha çok lafta birtakım istisnalarla, şimdiye kadar öğretilmiş olan bütün sistemlerde, "Insanların, o belirli sisteme inandıkları takdirde, üstün olacakları ve sonsuza kadar ödüllendirilecekleri; eğer ona inanmazlarsa sonsuza kadar cezalandırılacakları; zaman içinde bu sistemin ilkelerinden başka ilkelere inanmaları öğretilmiş olan bütün o sayısız kişinin de sonsuz istiraba mahkûm olacağı" temel bir ilke olmuştur ve halen de öyledir.
Sayfa 89 - Kaynak yayınlarıKitabı okudu
"Doğa ölüyor!" diyorlar. Katılmıyorum. Doğa ölmez, dünyayı öldürmek imkânsızdır. Sonunda ölecek olan biziz. İnsan soyu harıl harıl kendi kendini ortadan kaldırmaya uğraşıyor. Ve doğa intikam almış olmayacak... Farkımızda bile değil çünkü!
Beşiğinde bile sevilmemiş, dövülmüş, bağlanmış, bakılmamış insana ne olur peki? Eğer yaşamışsa; inadından, öfkesinden nefretinden büyüyen insan, insan değil öfke olur, nefret olur, inat olur. Neden yaşamak istiyoruz, neden yaşıyoruz? Bu sorunun cevabı varsa eğer içimizde bir yerlerde, sus sakın söyleme, intikam almak için yaşıyoruz. Bizi kinden yapmış anne babalarımız, hep birlikte çocukluğunda dövülen ilk insanın kinini tutuyoruz. Yaşatamadığımız evlatların tutulan yasıdır doğa ve insan, o yasın çocuğudur.
_İnsanIar, kuşIar gibi uçmayı, baIıkIar gibi yüzmeyi öğrenmişIer ama insan gibi yaşamayı öğrenememişIer. _Görmek isteyenler için ışık, istemeyenler için karanlık vardır. _Hiçbir şeyi kendisi kadar sevmeyen insan, sevdiği varlıkla, kendi kendisiyle baş başa kalmaktan çok hiçbir şeyden korkmaz. Her şeyi kendi için arar ama en çok kendinden kaçar.
Reklam
85 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.