Ne olabilirdi ki benim başarım, ben o koşullara boyun eğip, toplum içinde bana gösterilen yeri alsaydım? Bir ikiyüzlülük, bir sahtelik, bir aldatmaca olurdu bu ‘başarı’—-ben’im, ben olmadan, hatta benliğimi bir kenara atarak, kişiliğimi çiğneyerek elde ettiğim bir şey. Karşılığında kim olduğumu verdiğim bir ‘kimlik’… Bunu kabul etmedim—Şunu bilmeni istiyorum: Pişman değilim; hiç de pişman olmadım. Ama şunu da bil ki, öyle gururlu falan da değilim-olmadım. Kendimden hiç nefret etmedim; ama bir türlü beğenemedim de kendimi. Çok acı çektim ama başkalarına da çok acı çektirdim. Kendimi haklı görüyor değilim; ama kendimi savunuyor da değilim-hele yargılamayı hiç beceremiyorum, kendimi de dünyayı da…
Dünya ne ise oydu, ben de ne isem o oldum-uyuşamadık. Hepsi bu…
Seslenme çocukluğuma
kanar diye
ses vermez, kırgın
birlikte bağlanmıştık sana
onun bütün yaralarıyla
bilir misin,
gönül derin küser
yarasına yara açana
…
14 Kasım 2004
bahçeye karışan akşam ve zaman
ne çardak ne kiraz ne rakı
artık mutluluk
yalnızca sancı
dindirmiyor bir şiirle hatırlaması
hayatımda açık kalmış kareli defter ömrümün en uzun yazı
2001-2004