Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biz kadınları hiç sevmedik! Saçlarını sevdik, hele bir de sarışınsa daha çok sevdik Ağızlarını sevdik, hele bir de şehvetli ve dolgun ise daha çok sevdik. Göğüslerini sevdik… Bacaklarını sevdik, hele bir de sütun gibiyse bayıldık.
352 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Çürümüşlüğün yükselişi
Yazar bu eserinde de kurguladığı kan donduran olayları natüralizmin doğası gereği duygu katmadan tüm çıplaklığıyla ortaya koymuştu. Kanaatimce natüralizmin yalınlığı, yazarın betimlemelerindeki doğallık olayların okuyucunun zihninde hak ettiği dehşetle şekillenmesini neden oluyor. Yazarın bu çirkefi, günlük bir rutini anlatırmış gibi doğal bir şeymiş gibi anlatması aileye karşı öfkemi alevlendirdi. Bazı genler zehirlidir bunu biliyorum ama bu ailenin öfkesi, iki yüzlülüğü, nefreti, kıskançlığı, bilmediğim bilmek de istemeyeceğim onlarca olumsuz duygunun karışımından oluşan kokuşmuş, çürümüş yapısı merak unsurunu da hep ön planda tuttu. Bu çürümüşlüğün siyaset kolu beni en çok rahatsız eden bölüm oldu. Gördüklerimiz ne kadar gerçek, yaşadıklarımız ne kadar samimi, ülkesi için kan döken insanlar, biten hayatlar sadece iktidar sahiplerinin iktidarını pekiştirdiler? Tüm payeler. bir yalandan mı ibaret? Birileri huzurla hüküm sürmek, ceplerini doldurmak için bizleri kahramanlık öyküleri ile mi kandırıyor? Bu sorularla kapattığım serüvene Meyhane kitabıyla devam edeceğim. Serinin 20 kitaptan oluşmasına şaşırmamalı bu aileden çok malzeme çıkar.
Rougon'ların Yükselişi
Rougon'ların YükselişiEmile Zola · Yordam Edebiyyat · 2020192 okunma
Reklam
"Yaranmak için elimden geleni yaptığım halde beni ille de sevmeyen kimseleri ben de sevmemeliyim. Beni haksız yere cezalandıranlara karşı gelmeliyim. Doğal bir şey bu; beni sevenleri sevmek kadar ya da hak ettiğim cezaya boyun eğmek kadar doğal."
Sayfa 82
28 Mayıs... Azerbaycan Cumhuriyeti....
instagram.com/p/CAtJIAmldIg/?... youtu.be/-B_ipGRpud4 Mehmet Emin Resulzade 💙💙💙 28 MAYIS 1918 AZERBAYCAN CUMHURİYETİNİN KURULUŞ GÜNÜNDE AZERBAYCAN TÜRKİYE İLİŞKİLERİ 28 Mayıs 2020, 06:49DÜNYA Bir millet, iki devlet diye tabir edilen Azerbaycan Türkiye ilişkilerinin derin tarihi
Şüphesiz ki Kadın İslamiyet'le var oldu. İslamiyet'le güzelleşti.
- TARİHTE KADIN - Bir Çinliye çocuklarının sayısı sorulunca, erkek çocuklarından söz ederken, şu kadar oğlum, kız çocuklarından söz ederken ise, şu kadar domuzum var derdi. Eski Yunanda kadın evde kilitli, mahpus hayatı yaşardı. Kocasından gizli sokağa çıkan kadın ölüm cezasına çarptırılırdı. Kötülük eden kadın ise Akrepol'un yüksek
Sayfa 63 - MilliyetKitabı okudu
Güdülerimize, nedenlerimize güvenmemek veya içimizdeki insana dış dünyada yaptığımız şeyler hakkında ne hissettiğini sormak aklımıza gelmiyor. Oysa, bilinçdışının tepkisini ve bakış açısını görmezden gelmek, gerçekten bizim ciddiyetsizliğimizi, yüzeyselliğimizi ve mantıksızlığımızı, üstelik de fiziksel olarak sağlıksızlığımızı gösteriyor. Bir insan midesinin veya kalbinin önemsiz olduğunu, hor görülmeyi hak ettiğini düşünebilir, ama bu, aşırı yemek yemenin veya bedeni fazla yormanın o insanın bütününü etkileyecek sonuçlara yol açmasını engellemez. Oysa biz ruhsal hataları ve bunların yol açtığı sorunları salt sözcüklerle başımızdan def edebileceğimizi zannediyoruz. Zira pek çok insan için “ruhsal" kelimesi hava cıvadan öte bir şey değildir. Yine de, hiçkimse ruh olmadan bir dünya olamayacağını, hele hele insancıl bir dünya olamayacağını inkar edemez. Hemen her şey insan ruhuna ve onun işlevlerine bağlıdır. Ruhumuz verebileceğimiz kadar çok ilgiye layıktır, özellikle geleceğimizin iyi ya da kötü kaderinin vahşi hayvanların saldırıları veya doğal afetler veya dünya çapında salgın hastalıklar tarafından değil, sadece insanın içindeki ruhsal değişimler tarafından tayin edileceğinin herkesçe kabul edildiği günümüzde.
Reklam
Bu kadar çok gördüğüm bu yeryüzü ve deniz nedir? Hangi nedenle yaratılmıştır? Peki ya ben neyim ve vahşi ya da evcil, insancıl ya da zalim öteki yaratıklar nedir? Biz niye yaratıldık? Kuşkusuz hepimiz, yeryüzünü ve denizi, havayı ve gökyüzünü meydana getiren gizemli bir Güç tarafından yaratılmışız. Peki kim bu güç? Ardından en doğal biçimiyle, bütün bunları Tanrı'nın yarattığı geldi aklıma. Her şeyi yapabilen Güç her şeyi yönlendirip yönetebileceği için, hepsini ve kendileriyle ilgili her şeyi çekip çeviren ve hükmeden de odur. Eğer böyleyse, yaptıklarının büyük döngüsü içinde onun bilgisi ve rızası dışında hiçbir şey olamaz. Eğer onun bilgisi dışında hiçbir şey meydana gelmiyorsa burada, bu berbat koşullarda olduğumu da biliyordur ve onun rızası dışında hiçbir şey meydana gelmiyorsa bütün bunlar başıma onun rızasıyla gelmiştir. Yalnız benim başıma gelenler değil dünyada olup biten her şey de onun biricik gücüne bağlı olduğundan beni bu sefil koşullara atan da onun buyruğudur. Ardından kaçınılmaz biçimde şu soru geldi: Tanrı bunu bana niye yapmıştı? Ben bunu hak edecek ne yapmıştım?
Güçler dengelendiginde hukuk ortaya çıkar.
Kapuçin Maymunları Neden Salatalık Sevmez?
Kapuçin Maymunları Neden Salatalık Sevmez?
Doğa eşitsizdir. Eşitsizliğin ilk göze çarptığı yer, fiziksel güç farkı. Fiziksel güç ancak ancak kısa vadeli ilişkiler açısından yeterli olabilir.Kafanıza silah dayandığında cebinizdeki parayı teslim edersiniz.Oysa vergi dairesinde her yıl kendi ayağınızla gidip vergi verirsiniz. Her yıl ödediğimiz vergide bir çıkarınızın olduğuna inanırsınız; sadece yaptırım zoruyla ilelebet bu davranış sürdürülmez. Her tür iktidar tabi olana ve onun rızasına muhtaçtır. İktidarının devamı kurduğu ittifaklar ve verdiği tavizler sayesinde mümkün olur. Adalet bir gruptaki karmaşık güç ve çıkar ilişkilerinin sürdürülmesinin doğru,doğal,gerekli olduğunun içselleştirilmesi. Çıkar,söylemin sıvası altında görünmez halde gömülüdür. Birey; ahlak,din,namus,töre ve yasanın aslında bir konvansiyon olduğunu ancak grubunun dışına çıkıp ona uzaktan bakarsa anlayabiliriz.
İleri Gitmişlik, Geri Kalmışlık
Bu temel ayrım, yani batının bilimsel düşünce biçimine değinilen süreç içinde yönelişi, doğunun da yazgıcı bir anlayışa yuvarlanması, ileri gitmişlik ve geri kalmışlığın baş nedeni oldu. Kuşkusuz, ilerlemek ve geri kalmak, göreceli kavramlardır. Ne paraca zengin olmak ilerlemenin göstergesi olabilir; ne de paraca yoksul olmak, o toplum yapısının
Sayfa 135 - Sentez YayınlarıKitabı okudu
Çocuklar "Atatürk sizce nasıl biridir?" sorusuna sırasıyla "Borçlu olunan kişi”(51), “Kurtarıcı”(20), "Lider" (19), "Güneş/lşık" (18), "Zeki/Akıllı" (18), “İleri Görüşlü" (15) ve "Kahraman" (10) şeklinde cevap vermişlerdir. Çocukların sekiz yıllık zorunlu eğirim süresi boyunca Atatürk’ün büstü önün­de “Türküm, doğruyum, çalışkanım" diyerek başladıkları ve “Varlığım Türk varlığına armağan olsun" diyerek bitirdikleri öğrenci andını haftanın beş günü okudukları akılda tutulursa, ülkenin kurtarıcısı lidere kendilerini öncelikle borçlu hisset­meleri şaşırtıcı bir sonuç değildir. Borçlu/Alacaklı arasındaki asimetrik ilişkisi çocuklarla Atatürk arasında neredeyse doğal olarak kurulduğu görülmektedir. Çocuklar Atatürk’ün ülkeyi kurması ve bu yolla kendi varlıkları üstünde de hak sahibi olması noktasında aslında hiçbir zaman geri ödemeyecekleri bir borçla mükelleftir. Bu karşılığı olmayan borcun kısmen ödemesinin yolu ise onun “çizdiği yolda, gösterdiği hedefe hiç durmadan yürümekten" geçmektedir. Bu da Türkiye’de devleti toplumun üstünde gören zihniyetin henüz ilköğretim sırala­rında oluştuğunu göstermektedir. Türkiye'de, eğitim ve var olandan değil “var olması gereken toplumdan” hareketle ku­rulan resmî ideoloji, devlet-toplum ilişkisinde devlerin önce­likli pozisyonunu Atatürk kültü üzerinden oluşturmaktadır.
Sayfa 171Kitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.