Çocuklar "Atatürk sizce nasıl biridir?" sorusuna sırasıyla "Borçlu olunan kişi”(51), “Kurtarıcı”(20), "Lider" (19), "Güneş/lşık" (18), "Zeki/Akıllı" (18), “İleri Görüşlü" (15) ve "Kahraman" (10) şeklinde cevap vermişlerdir. Çocukların sekiz yıllık zorunlu eğirim süresi boyunca Atatürk’ün büstü önünde “Türküm, doğruyum, çalışkanım" diyerek başladıkları ve “Varlığım Türk varlığına armağan olsun" diyerek bitirdikleri öğrenci andını haftanın beş günü okudukları akılda tutulursa, ülkenin kurtarıcısı lidere kendilerini öncelikle borçlu hissetmeleri şaşırtıcı bir sonuç değildir. Borçlu/Alacaklı arasındaki asimetrik ilişkisi çocuklarla Atatürk arasında neredeyse doğal olarak kurulduğu görülmektedir. Çocuklar Atatürk’ün ülkeyi kurması ve bu yolla kendi varlıkları üstünde de hak sahibi olması noktasında aslında hiçbir zaman geri ödemeyecekleri bir borçla mükelleftir. Bu karşılığı olmayan borcun kısmen ödemesinin yolu ise onun “çizdiği yolda, gösterdiği hedefe hiç durmadan yürümekten" geçmektedir. Bu da Türkiye’de devleti toplumun üstünde gören zihniyetin henüz ilköğretim sıralarında oluştuğunu göstermektedir. Türkiye'de, eğitim ve var olandan değil “var olması gereken toplumdan” hareketle kurulan resmî ideoloji, devlet-toplum ilişkisinde devlerin öncelikli pozisyonunu Atatürk kültü üzerinden oluşturmaktadır.