"Diğer taraftan da bize normal gelmeyen her şeyi, olmaz diye hor görüp bir kenara atmak ta saçma bir ukalalıktan başka bir şey değildir. Bunu kendilerini herkesten üstün sayanlarda hep görürüz. Bu duruma eskiden ben de düşerdim. Hortlaklardan, gelecek üzerine söylenen kehanetlerden, büyülerden, bu saçmalıklara inandırılan halkıma acırdım. Bugün görüyorum ki kendim de acınacak haldeymişim o zaman. Sonradan gördüklerimle ilk inançlarımı değiştirmiş ya da böyle şeylere sonradan merak salmış değilim; ama aklım sonradan öğretti ki bana, herhangi bir şey için olmaz diye kesip atmak, kendimize Tanrı'nın ve doğanın isteyip yapabilecekleri her şeyin sınırlarına varan bir kafa üstünlüğü görmek olur. Aklımızın ermediği her şeye masal, mucize deyip gerçek dışı sayarsak, şunu da düşünmeliyiz ki, her gün az şey mi görüyoruz aklımızın ermediği? Bir düşünelim, ne sisler arasından, ne emeklerle, elimizin altındaki şeylerden birçoğunun bilgisine ulaştırıyorlar bizi... O zaman anlarız ki bize acayip gelmeleri onları bilmediğimizden değil, alışkanlıklarımızdan dolayı geliyor daha çok."
Sayfa 30 - İskele YayıncılıkKitabı okudu
DTCF'nin iç yüzü
BİR FAKÜLTENİN İÇ YÜZÜ Ulus Meydanından Yenişehir’e doğru muazzam büyük caddenin üzerinde uzayan bir bina var. Alnında, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” yazılı. Hayran hayran bakıyorsunuz. Ne güzel bina, ne büyük söz. Hele bir de içeri girin. Korkmayın, çekinmeyin. Bu fakültenin içini, dışını ben çok iyi bilirim. Dört yıl orada bulundum. Ben
Reklam
HAKİM BEY - P.A.Z. (SÜREKLİ OTONOM BÖLGELER)
PAZ - Sürekli Otonom Bölgeler TAZ (Temporary Autonomous Zones – Geçici Otonom Bölgeler) kuramıyla Babil Kulesi’nde açılan çatlakları değerlendirmeyi ve iktidar okyanusunda minik özgürlük adaları oluşturmayı öneren Hakim Bey, PAZ’la (Permanent Autonomous Zones- Sürekli Otonom Bölgeler) bu adaların sürekliliğinin nasıl sağlanacağını, aralarında
Insanî hayat, korku ve kacisla basladi. Din, yatistirma torenlerinden, azap verici unsurlari teskin etmeye yonelik efsunlardan dogmustur. Bugune degin sicaktan kavrulan ya da soguktan donan bolgelere pek az topluluk yerlesmistir. Uygar insan, dogaya ne kadar boyun egmis durumda oldugunu kendinden gizler. Kulturun gorkemi, dinin yatistiriciligi dikkatini ceker, inancini kazanir. Ama doganin herhangi bir kimildanisi her seyi tuzla buz etmeye yeter. Yanginlar, seller, yildirimlar, firtinalar, kasirgalar, yanardaglar, depremler- her zaman her yerde hazir ve nâzirdir. Felâketler iyiyi kotuden ayirmadan vurur. Uygarlasmis hayatin bir yanilsama haline ihtiyaci vardir. Insanin hayatta kalma mekanizmalari arasinda en kuvvetli olani, doganin ve Tanrinin nihaî iyilikseverligi fikridir. Mevcut kultur, bu fikir olmadan korku ve umutsuzluga geri donerdi.
Sayfa 13 - EposKitabı okuyor
“ Eğer bitkiler dünyadan yarın ortadan kaybolacak olsa, insan yaşamı birkaç haftadan fazla sürmezdi ya da en fazla birkaç ay. Çok yakında, tüm gelişmiş yaşam formları gezegenden yok olurdu. Diğer taraftan eğer kaybolan bizler olsaydık, birkaç yıl içinde bitkiler, daha önce doğanın krallığından alınmış olan tüm bölgelere yeniden sahip olurdu. Ve bir yüzyıldan az bir sürede baki Uygarlığımıza dair tüm işaretler yeşille kaplanırdı.”
Sayfa 42 - Yeniinsan yayıneviKitabı okudu
292 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Gökek (Nisan) ayının 7.betiği (2020 yılında okuduğum 33.betik)
"Zengin kültürümüzden beslenen, bizden olan, kendimize ait korkuyu biraraya gelerek bizlerle buluşturan bu yetenekli yazarların elinden çıkmış olan bu güzel serinin üçüncü betiğinin, korku dozunu daha da arttıran ve serinin benim gibi sıkı takipçilerini fazlasıyla memnun eden bir betik olmuş. Uğur Batı'nın yazdığı Pezevenk Kör Botan'ı Niye
Anadolu Korku Öyküleri 3
Anadolu Korku Öyküleri 3Kolektif · Bilgi Yayınevi · 201789 okunma
Reklam
277 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.