Antonio da Correggio (1489 - 1534 ) - Jüpiter & İO (1520/1540)
İo, Roma mitolojisinde tanrıların ve insanların kralı, Cennetin ve Yerin efendisi Jüpiter'den kaçtığında Jüpiter kıskanç eşi Juno'nun intikamından korktuğu için İo'nun kaçmasını engellemek ve onu gizlice baştan çıkarmak için gökyüzünün açık olduğu bir gün ışığında koyu bulutlar çağırır. Dar ve dikey bir formatta çalışan Correggio, bu tutkulu buluşmayı sıcak ve nemli bir ortama yerleştirdiği zarif çıplak sırtın görüntüsüne odaklanarak sahnelemekte. Büyük bir zarafetle, tanrının ırmak tanrısı İnakhos'un ölümlü kızı İo ile olan erotik birlikteliğini tasvir etmekte: Jüpiter'in yüzü gri sisin içinden hafifçe parıldayarak İo'yu öperken eli nazikçe beline sarılıyor; kurban gibi görünen İo ise kaçma düşüncesinden vazgeçmiş gibi görünüyor. Sağ altta en köşede yer alan su içen geyik kafası, erotik motiflere Hristiyan bir motif izi katıyor: "Geyik suları nasıl ararsa, ey Tanrım, ruhum da seni öyle arar." (Mezmur 42:1)Correggio'nun doğanın mistik bir tasvirini klasik figür idealiyle ve yüce duyguların ifadesiyle birleştirebilme yeteneği, son dönem eserlerini Barok sanat ilkelerinin önemli öncüleri haline getirmiştir. Mevcut tablo, başka tablolar ile birlikte yüksek olasılıkla Kutsal Roma İmparatoru I. Charles'a hediye etmiş olan Mantua Dükü Federico Gonzaga'nın siparişi üzerine yaratılmıştır. Bunun özel bir nedeni olabilir: mitolojik veya tarihi tecavüz sahnelerinin siyasi imaları. Bunlar, mutlak gücün metaforları olarak kabul gören, olumlu bir etki yaratması beklenen eserler. Bu durum, tabloda kurbanın isteksiz görünmemesinin sebebini açıklar....
Dünyalar arasında bir ruh taşıyan Rahibe Siren. MÖ 480 dolaylarında Xanthus, Türkiye'den Likya mezar kabartması. Ölüm Kapısı Ölüm anında, insan ruhu ters bir gebelik yolculuğuna başlar, gebelik aşamalarından geçerek bilinçsiz dişil zihnin en derin ilkel köklerine iner ve bu sayede Büyük Ana'nın Dünya Rahmi ile tekrar birleşir. Oradan,
Reklam
Şöyle güzel bir havada dışarı çıktığımızda etrafımıza bir göz gezdiririz bazen;kuşlar, kediler, doğa mutlu ediyor bizi. Yaşamı sevdiriyorlar bize. Ama dönüpte insanların yüzüne bakınca işin rengi değişiyor. Bıkmışlık, usanmışlık, yorgunluk, ümitsizlik akıyor yüzlerinde...yazık değil mi? Çardağa şöyle güzelce oturup doğanın tadını çıkarması gereken insanlar başları ellerinin arasında kara kara düşünürken şahitlik ediyoruz onlara... Kimisi "evime bu akşam ekmek götürebilecek miyim? Çocuğuma bir oyuncak veya bir çikolata götürebilecek miyim?"derdinde... Yazık, çok yazık! Hükümet saraylarda altın varaklı tabaklarda yemek yerken, evde bu -gece ne pişirsem- derdiyle tutuşan analar var. Reva mıdır bu millete? Köşesinde öylece çürümeyi göze alan gençler, gencecik yaşında babasından para istemeye yüzü olmayan gençler boyunlarında iplerle veda ediyor yaşama...sitemim herkese her şeye...
Düşersem birgün boylu boyunca Ürkmezsen eğer savaş çığlığı cesedime Eğilip üzerime öp beni.. Suya hasret çorak toprak gibi Beşiğe uzanan anne şefkati ile İkona değen inanç eli gibi Toprağa inen yağmur damlası özlemi ile; Yar gibi.. Say ki Roman çocuğuyum Anasının sırtında yamalı bohça gibi Yarısı çıplak gezgin ve sürgün. Elinde çöplükten yeni
Ey tanrı, ey ölüme bulaşmış gizemli kahkaha Ne yazık ki sana yabancıdır benim ağlamalarım”... ● Thalese göre tanrı her şeyi sudan yaratmış bir güçtü. ● Anaximandrosa göre tanrılar değişik mevsimlerde doğup ölüyorlardı ve sayıları sonsuz dünyalardı bunlar. ● Anaximenese göreyse hava
İNSANIN ANLAM ARAYIŞI: SONSUZU TÜKETMEK, HİÇLİĞİ YÜCELTMEK
Emil Michel Cioran
Emil Michel Cioran
Albert Camus
Albert Camus
Friedrich Nietzsche
Friedrich Nietzsche
Lütfen şu çok önemli cümlenin altını çizin: Anlam, sonsuzun içinde değil, yaşamın her anında gizlidir. Hayatın içinde sonsuzu aramanın ve hayatı anlamlı kılmanın şifresi burada saklıdır. Kim bilir belki de anlam, hiçliğin ruhumuza ilham ettiği sonsuzluk düşüncesinde saklıdır? Kim bilir belki de anlama, absürdün zihnimize
Reklam
64 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.