...bana doğru bir adım atsa, beni anlamayı denese, o an ona tüm kalbimi verirdim.
Özetlemek gerekirse, Edison 1885'te en büyük rakibi Nikola Tesla'yla, Amerika'yı hangi akımın aydınlatacağı konusunda savaş halindeydi: Bunu Edison'ın doğru akımı (DA ya da DC) mı yapa­ caktı, yoksa Tesla'nın alternatif akımı (AA ya da AC) mı? Edison, rakibinin sistemini itibarsızlaştırmak adına, Tesla'yı karalamak ve alternatif akımın öldürücü olduğunu kanıtlamak için aleni bir kampanya başlattı.
Reklam
Herkes farklı şekilde tükeniyor hayatta Kimi doğru insanı beklerken, Kimi yanlış insana katlanır ken. Ve herkes bir şeyin bedelini ödüyor. Bazen seçtiklerinin, bazen seçemediklerinin.
"İş, nasıl oluyorsa bizlerin hain oluşuna geliyordu... yaftası olan ve arkasında kalabalıklar tutan bu insanların söylediklerinin tutarlılığı, muhatapları tarafından, doğru yanlış muhakemesi yapmaksızın kabul ediliyordu. Öyle ya, içten içe ben de kabul ediyordum, tabii ki bu yalanı değil; ilerisini, getirisini. Mademki bunları düşünüyorsunuz, o zaman emeğimi sizin için sunmayacağım, beni hiçbir göreve çağırmayacaksınız, bir hainin sizin değerlerinizi benimsemesini bekleyemezsiniz; sevmem için zor kullanmayacak ve hiçbir baskıda bulunmayacaksınız... İşte olay şimdi daha da alevleniyordu, bu ham kütükler; hiçbir zaman için bir adım sonrasını düşünmemişlerdi, aptallıklarından değildi; ne istediklerini, kendileri bile bilmiyordu! Kör oldukları içindi tümü... kördüler fakat bu noksanlık, yine de zorbalıklarını engellemiyordu. Dünyanın hangi köşesinde benim gibi biri katledilecek olsa onore oluyorlardı; neden ve niçin suallerini kendilerine soramıyorlardı... bu insanlara, öğretilmiş birkaç gerçek söz konusuydu; "değerleri yok etme ve kendi değersizlikleri içerisinde ele geçirilmeye müsait olmak" vücudun kangreni, bütünüyle bundan ibaretti. Yorulmadılar, sarf etmediler; salt kusursuz bir aptaldı bütün hepsi." M.A
Karşındaki arkadaşının eşi
"Memet" dedi, fısıltıyla. "Burada kalayım mı?" "Kalma... dedim, kokusunu içime çekip. Yataga girdigimde çok yanlız hissettim kendimi. Üstelik sıcak ve yapışkan bir şey kaaaıklarıma dogru iniyordu.
"Yüreğin neyi doğru buluyorsa,o yolda yürü..."
Reklam
Hepimiz yazılarımızı tekrar tekrar yazmışızdır, çoğu zaman da umutsuzluğa kapılarak; ama doğru yolu bularak.
Doğru sözün yeminle desteklenmeye ihtiyacı yoktu. Ancak yalan, ardından gelen yemine dayanarak ayakta kalabilirdi.
Galata rıhtımında bir fenerin altında dikilmiş, boğaza doğru kayıp giden vapurun ışıklarına bakıyordum. İçimde sebebi bilinmeyen bir daüssıla vardı. Dudaklarımda açık denizin tuzlu tadını duyuyordum.
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
Bana selam vermemişti. O da anlamıştı, konuşmanın önemsizliğini... Gerçekten de konuşularak yapılmayacak iş yoktur. İhtilaller çıkartılabilir, birileri âşık oldurulabilir ve hatta intihar ettirilebilirdi. Konuşarak her şey yapılırdı. Ve bana çok komik geliyordu. Birisinin ağzından çıkan, üç yüz kilometre uzakta doğmuş başka birine hiçbir anlam ifade etmeyen kelimeler dünyayı yönetiyordu. Bir sürü harf, ses, cümle, tiyatro, şarkı sözü... Kelimelerle ne kadar çok yapılacak şey var. Biraz uğraşmak yeter dünyanın bir yarısını diğer yarısına satmak için. Ve çok aşağılık bir durum. İletişim diye bir şey yok. Fazla iyimser bir kavram. Hayatı renklendirmek için. Kim bilebilir kimin bir lafı inanarak söylediğini. Ya deliyse konuşan. Ya ne dediğini bilmiyorsa. Ya bir yalancıysa... Bütün bu nedenlerden dolayı Kinyas’la hâlâ anlaşabiliyorduk. Söylenen binlerce kelime arasında hissedilerek telaffuz edilenleri seçip alabiliyorduk çünkü. Hissedilerek söylenenler yalnız gelmezler. Önlerinde ve arkalarında bir sürü anlamsız cümle olur. Önemli olan hepsini elekten geçirip doğru olanları bulmaktır.
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.