Başıma sanki şöyle bir şey gelmişti: Hatırlamıyorum ne zamandı, beni bir kayığa bindirmişler, bilmediğim bir kıyıdan iterek uzaklaştırılmış, öbür kıyıya doğru yöneltmiş, deneyimsiz ellerime kürekleri verip yalnız bırakmışlardı. Becerebildiğim kadar çalışıyor, kayığı götürüyordum; ancak ortaya doğru ilerledikçe akıntı hızlanıyor, beni hedefimden
1909 yılında köktendinci silahlı bir grup, bir sinema salonunu işgal etmiş ve içeri adım atmaya cesaret eden bir kadın olursa onu hemen bıçaklamakla tehdit etmişti. Haftanın belirli günlerinde kadınlar için özel gösterimler düzenleniyordu, bazı sinema salonlarıysa ahşap bir paravanla haremlik-selamlık şeklinde ikiye ayrılıyordu. Bir sinema sahibinin anılarına göre, Kemal Atatürk, film izlemek için gittiği Ankara sinemasının girişinde onu selamlamaya gelen ve içeriye girmelerine izin verilmeyen birçok kadın beklerken, salonun sadece erkeklerle dolu olduğunu görünce bu tablodan hiç memnun olmamış ve yardımcısına bütün kadınları salona alma emri vermiş, kadınların uzun süren alkışlarından film zamanında başlayamamıştı. Ilk defa ayrım olmaksızın beraberce film izlenmesi de bu şekilde, liderin huzurunda gerçekleşmişti.