Eyvâh! .. Ne yer, ne yâr kaldı,
Gönlüm dolu âh ü zâr kaldı.
Şimdi buradaydı gitti elden,
Gitti ebede gelip ezelden.
Ben gittim o hâksâr kaldı,
Bir kûşede târumâr kaldı.
Bâkî o, enîs–i dilden eyvâh!
Beyrût’ta bir mezâr kaldı.
“Gönlüm dolu ah u zar kaldı… Bir gönülün ah u zar ile dolmasının ne demek olduğunu gönlü rahat olanlar anlayamazdı.”