“Diyorum ki Toplasak tası tarağı Kapatsak telefondaki tüm hesapları Hiç kimsenin bilmediği bir köye yerleşsek. Küçük bir bahçesi Bahçesinde köpeği Yemişler dikelim fidandan Biraz da domates falan.
Gençlik, Anılar, Dayak...
Biraz kafamızı dağıtalım mi? Gündem karışık, insanlar stresli, ekonomi.... seçimler...vatan haini!... “şu”cu-“bu”cu... ohooo say say bitmez! İşte bunlardan sebep, nasılsa iş olacağına varır deyip olacağına varmışlardan söz edelim biraz. Son zamanlarda çok güzel öykü denemeleri okuduk sitede ya hep hüzünlendik, bakalım gülümseyebilecek miyiz? Siz
Reklam
Deniz İçilmekle Bitmez...
Bu yazı ne bir ağıttır ne bir sitem, bu yazı bir utançtır... Küçüklüğümden beri bende kalan bir alışkanlık vardır herhalde annem yüzünden. Okula beni geç kaldırınca sadece ekmek ve domates verirdi "hızlıca ye, bir yudum çay da iç hemen git okuluna," derdi. Şimdilerde de kısa bir vaktim varsa bir şey için, ekmek arası domates yapıp
~ Tarlalar ~
Yağmur yüklüyorum yüreğime İçimdeki ekinlerin bir gün ihtiyacı olur diye Güneşi çalıyorum çocukların güleç yüzlerinden Sonrasında yeşersinler diye. Sokaklarda dolaşıyorum Kalabalıklar içinde çapalıyorum ruhumun tarlalarını , kafelerde harmanlıyorum Çarşı telaşında domates , soğan pazarlığında ekiyorum tohumlarımı. Ne yalnızlığına bakıyorum ardımdaki yılların Ne de yılgınlıklarına Ne korkutuyor beni esareti anlaşılmazlığın Ne de bir beklenti sonucu duyulan hayal kırıklıklarında alıyorum soluğu . İnsan için olan her şey Elbet yine insana döner bir gün Ben tarlalarımı Sizinle ekip biçiyorum... 22.07.2008 By J. Osterman
119 syf.
·
Not rated
·
Read in 20 hours
Osman Şahin ile tanışma
Şuan büyük bir şaşkınlık içindeyim. Osman Şahin gibi iyi bir yazarla yolum bugüne kadar nasıl kesişmemiş diye. Geçen gün sahafta kitaplara bakarken kendisinin iki kitabına rast geldim(Kırmızı Yel ve Acenta Mirza). Köy Enstitülü, öğretmen bir yazar olduğunu duymuştum. Seveceğimi düşünerek aldım. Bugün kitabı elime bir aldım, bir daha da bırakamdım.
Kırmızı Yel
Kırmızı YelOsman Şahin · Cem Yayınevi · 198818 okunma
Zenginlik; sabahları poğaça yiyebilmektir. Zenginlik; merdivenleri yardımsız çıkabilmektir.Pencereden bakıp yoldan geçenleri görebilmektir. Her akşam kendi kapını kapatabilmektir. Saçının okşanmasıdır. Kolundaki saatin geleceği göstermesidir. Bir sonraki hafta için plan yapabilmektir. Güzel günleri bekleyebilmektir. Bazen bir tabak makarnadır. Bazen iki tane domates ve bir taze ekmektir. Kendine inanabilmektir. Zenginlik varlığından mutluluk duyabildiğin herşeydir...
Reklam
Barış Manço / Barış Abimiz / Çook özlenen
31 Ocak 1999 günü, 7’den 77’ye herkesin sevdiği, çocukluğumuzun süper kahramanı, uzun saçları yüzükleri ve takılarıyla kalbimize yer etmiş kişi, bizim kuşağın Barış Abisi gitti.... O gittiği her ilin sınırında durur ve il nüfusunu gösterir tabelaya +1 eklerdi ya, bu sefer -1 ekleyip gitti... Onu bunu bilmem güzel adamdı. Tüm ülkeye kendini
Günaydın! Hangi Buzdolabı Vatandaşına Kendinizi Yakın Hissediyorsunuz?
Domates (parlak): Cesur, idealist, kaşif, hayalperest Enginar: Bilge, sağduyulu, sorumluluk sahibi, koruyucu Elma: İnatçı, zeki, hazır cevap, depresif Zencefil: Kimsesiz, yalnız, gizemli, biraz deli
Buzdolabı Vatandaşları
Buzdolabı Vatandaşları
Beğenip okuma listenize alırsanız çok mutlu olurum 🤗 Not: Bir gastronomi uzmanı olduğum için genelde kitabın tariflerle alakası olup olmadığını merak ediyorsunuz doğal olarak. Asla alakalı olmadığını, bunun bir roman, gastronomi odağında yazılmış ilk edebi eser olduğunu dile getirmem lazım. Teması ve konusunu daha detaylı merak eden, bana özelden yazabilir.
Kötü Kan
Antik Roma'da bir gladyatör savaşırken öldüğünde kanı değerli bir ilaç hâline gelmişti. Zengin aristokratlar ölü gladyatörün damarından kanını emmek için para öderdi. Bu tedavi çoğunlukla epilepside ve enerjiyi arttırmak için kullanılıyordu. Ortaçağ'da cellatlar idam suçlularının kanını satarak para kazanıyordu. Bir suçlunun kanını içmenin kişiyi daha çok güçlendireceğine inanılıyordu. Ínsanlar domates çorbası içer gibi kan içiyordu. Tedavi olarak kan, 15. Yüzyıla kadar kullanılmaya devam etti. Papa VIII. Innocent, 1492 yılında ağır bir şekilde hastalandığında doktorları üç çocuğun kanını içmesini önermişti. Fakat işe yaramadı. Papa da, kanı akan çocuklar da ölmüştü. Kanın ilaç olarak kullanılması ise 18. Yüzyıla kadar devam etti XVI. Louis, 1793 yılında giyotine gönderildiğinde kalabalıklar mendillerini kraliyet kanına batırmak için birbiriyle yarışıyorlardı. Kral kanının şifa kaynağı olduğuna inanılıyordu.
Sayfa 148Kitabı okudu
Bir gün bir gemi kazası sonucu hiç ayak basılmamış ıssız bir adaya düşüyoruz.. Ama ada çok güzel, resmen cennet gibi.. İçerilerde koyu yeşil harikulade ormanlar, ırmaklar, şelaleler, aklına gelebilecek her türlü tropikal meyveler, her güzellik, her şey var... Orada çok acı yada tatlı anılarımız oluyor.. İlk zamanlar yakınlarımızdan şehirlerden
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.