Belki de yarının haklı ve insan dünyasının bir gelenek ve görenek ikizi ile hak telakki veya fikrinin uyuşmasından doğacağı güveniyle umut içinde kendi kendimi aldatır, yeniden uyumaya çalışırdım.
Ah, bu insan yüzleri! Her şeyimizi bağladığımız, durmadan yanıldığımız, istediğimiz kadar bol hasletler, adilikler, iyilikler, kötülükler, delilikler, akıllılıklar, sevdalar yüklediğimiz insan yüzleri!
Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kö- tü olacak. Benden hikâyesi.
Mesela ben, gayet tabii olarak, yalnız aklımı kullanıp hayatiyetimin ancak yirmide birinden faydalanarak değil, içimde hayatla ilgili bütün unsurları seferber ederek yaşamak istiyorum.
Varlığın sırları saklı senden, benden;
Bir düğüm ki ne sen çözebilirsin, ne ben.
Bizimki perde arkasında dedikodu:
Bir indi mi perde, ne sen kalırsın, ne ben.
Deha bir şimşek gibi çakarak karanlığı aydınlatır; gün gelir karanlığın mabedini bile tuzla buz edebilir ve o asla, insan soyunun ocağında sönmeye yüz tutmuş zayıf bir alev parçası değildir.
Bilgili ancak bilinçsiz çocuklar on sekiz yaşından sonra da çocuk olmaya devam ediyor ve kendileri başta olmak üzere çevrelerine de zarar veriyorlardı.
Işığını nasıl geri getireceğini bilmiyordu ve hiç kimse ışığını kaybettiğini anlamasın diye ona doğum gününde hediye ettikleri gökkuşağının bütün renklerini yansıtan pırıltılı ceketini üzerinden hiç çıkarmıyordu.
Bu dünyanın sıra sıra görüntüler, bir dizi yanlış yorumlanmış işaretler ve körükörüne benimsenmiş birtakım alışkanlıklardan oluştuğunu, asıl dünyanın ve hayatın bunların içinde ya da dışında, ama yakınlarda bir yerde olduğunu acıyla biliyordum.