Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Ölmeyeceksin Dudağından bir yudum içmeden hayatı Öyle kolay kolay bırakmayacaksın Bir incir kökü misali Dört elle sarılacaksın sevdiğine Öldüm demeyeceksin İsmin anılıyorsa Şu koca devranda Bir küçük kara parçasında
GEVERÎ
GEVERÎ
...Fakat onlardan erkekle karısının arasını açan şeyi öğreniyorlar...(Bakara 102) Tefsiri: Büyü ilimlerinde en büyük dilek, kadını ayartabilmek için kocasından ayıran bir muska veya tılsım elde etmek idi. Bu, onların ne kadar bozulduklarını göstermektedir. Onların en büyük zevki, başkalarının kadınlarıyla ilişki kurmak ve onları kocalarından ayırmaktı. Bu bozulmasın en kötüsü idi. Çünkü toplumun temel taşını oluşturan ailenin köklerini yıkmak demekti. Eğer karı ile koca arasındaki ilişki sağlam olursa, toplum da sağlam ve güçlü olur. Fakat ikisi arasındaki ilişki kötü olursa, bütün toplum bozulur. Bu nedenle onlar, en büyük kötülüğü yapıyorlardı; çünkü kendi dayanışmalarının ve tüm toplumun bağlı olduğu bu önemli ilişkiyi kökünden kesiyorlardi. Bir hadiste Hz. Peygamber (s.a.v.), Şeytan'ın dünyanın dört bir tarafına vekilerini gönderdiğini söyler. Vekiller geri döndüğünde O'na ne yaptıklarını anlatırlar. Birisi kavga çıkardığını, ötekisi karışıklık ve kargaşa yarattığını söyler; fakat Şeytan "Hiçbir şey yapmadınız" der. Daha sonra biri gelir ve "Bir adamla karısının arasını ayırdım" der. Şeytan onu kucaklar ve "Gerçekten büyük bir iş yaptın" der. Bu hadisin ışığında, neden iki meleğin İsrâiloğulları'na karı ve kocayı ayıran bilgi ile gittikleri açığa çıkmaktadır. Sadece böyle bir şey, onların ahlâki geriliklerini tam anlamıyla ölçebilirdi.
Reklam
Osmanlı Devlet erkânı içinde çıkar ilişkisi olmayanlar bilir ki Koca Sinan Paşa'nın kârından ziyade zararı var, lâkin yine de ondan tamamen vazgeçilemiyor. Ferhat Paşa dört dörtlük bir sadrazam değildi, noksanları tartılsa Sinan Paşa ondan çok ağır çeker, sırf adam ayarlama- yı bilmesi ve servetini gerekli kişilerle paylaş- ması onu üste çıkarıyor.
"Hani bazen canın çeker, koca bakraç yoğurt alıp eve gidersin, üzeri hafif sararmış şöyle kaymaklı olanından. Ne gözünü ayırabilirsin ne de kaşığını uzak tutabilirsin. Başlarsın iştahla yemeye. Hakkını da verirsin. Kaşıklarsın ama bir kısmı kalır öyle. Dolaba koyarsın bozulmasın diye. Bilirsin ki o yoğurt iki güne ekşiyecek ve salacak kendini. Sonra onu bitirmek için yanına iyi giden yemeği yapar, yine aynı iştahla yersin. Bitmez yine de. Kalanını çırpıp ayran yaparsın. Canın istemediği halde ayrana ne yakışır deyip akşama onu pişirir yanına bırakırsın. Anca öyle biter. Aşk da öyledir; görürsün, vurulursun, ne yapar eder alırsın ama fazla gelir. Bozulmasın diye elinden, dilinden ne gelirse, o ne seviyorsa onu yaparsın. Mayası iyiyse dolaba koymadan dört güne dayanan bile olur ama eninde sonunda ayranı içirir sana."
Onsuzluk
Bugün günlerden yağmurlu bir cumaydı. İşten çıkmış otobüste kafamı cama dayayıp "çok eski şarkı" isimli müziği dinliyordum. Sözlerinde "iznin olmadan hala seviyorum seni" geçiyordu. Evet, onun izni olmadan hala onu seviyordum. Onu "kafamda dönüp duran plaklar" gibi çalıp duruyordum adeta... Sanki bedenime tüm
144 syf.
8/10 puan verdi
Dost, Havva, Sarhoşlar...
Edebî kimliğini , (Sait Faik hayranı) fakülte hocamdan işittiğim Vüs'at Orhan Bener'in İlk eseridir Dost. Özellikle hocamdan bahsederek giriş yaptığım bir incelemedir ki; kişinin yaşamında zorlukların ve o zorlukların içinde yoluna çıkanların ehemmiyeti bir nebze idrak edilsin isterim. Başarılı bir fakülte öğrencisi olmama rağmen tüm
Dost
DostVüs'at O. Bener · Everest Yayınları · 2024536 okunma
Reklam
Sonra kendimizi kaybettik dört bir yanı çukur olan şu koca dünyada.Kendimizi aramaya başkalarından başladık.Yıkıldı düzen ve başladı ihtilal.Susturuldu ezanlar.Gökten düştü yere dolunay,yıldızlar ve hilal. 'Tanrı uludur' dedi muasır imamlar. Herkes Rabbin kuludur ey asra marjinal ve düzenbazlar. Kaldırın kirli ellerinizi arşın pak kiliminden. Utanın maslup alimlerin ebedinden, makamından, ilminden.
"Paris 1984. Elysee Sarayı’nın görkemli bir salonunda Cumhurbaşkanı Mitterrand dört kişiye Legion D’Honneur madalyası veriyor. O dört kişi yan yana dizilmiş. Joris Ivens, Elie Viesel, Federico Fellini ve Yaşar Kemal. Salonda ağır bir teşrifat havası var. Konuşmalar yapılıyor, Mitterrand madalyaları takıyor. En son Yaşar Kemal’e geliyor sıra. Yine o soğuk tören konuşmaları yapılıyor; Mitterrand, Yaşar Kemal’e ödülünü takmak için yaklaşıyor ama o da ne! Koca Yaşar Kemal sarılıyor adama; o da “Yaşaaaar” deyip sarılmaz mı? O şatafat, o resmiyet birden insan sıcaklığına dönüşüveriyor; herkes onun sihirli dostluğuyla rahatlıyor."
Yaşar Kemal
Yaşar Kemal
Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli
"Kaldı ki, yaşadığımız şu sefil hayatın doğal sonuna varmasına bile izin vermezler. Ben gene talihli sayılırım, onun için pek o kadar yakınmıyorum. On iki yaşındayım, dört yüzden fazla çocuğum oldu. Bir domuz için çok doğal. Ama hiçbir hayvan sonunda o gaddar bıçaktan kaçamaz. Siz, karşımda oturan genç domuzlar; bir yıla kalmaz, bıçağın altında ciyaklaya ciyaklaya can verirsiniz. İnekler, domuzlar, tavuklar, koyunlar; bu korkunç son hepimizi bekliyor, hepimizi. Atların ve köpeklerin yazgısı da bizimkinden farklı sayılmaz. Sen, Boxer, şu koca kasların gücünü yitirmeyegörsün, Jones o saat, sakat ve kocamış atları alan kasaba satar seni. Kasap da gırtlağını keser, kazanda kaynatıp av köpeklerine mama yapar. Köpeklere gelince; yaşlanıp dişleri dökülmeyegörsün, Jones boyunlarına bir taş bağlar, en yakın göle atar.
Erkek Domuz ReisKitabı okudu
128 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
AZGIN VAR NİLAR GÖK Anadolu’nun yaşayan  yüzünü anlatan öyküleri okumaya ne dersiniz? "AZGIN VAR" Anadolu insanının  her türlü çaresizliğinin, dertlerinin, mutluluklarının çeşitlenerek sayılıp döküldüğü , gülüşlerinizin yanına hüzünler bırakan bir solukta, derin iç çekişlerle okuyacağınız birbirinden muhteşem on dört öyküyle Türk
Azgın Var!
Azgın Var!Nilar Gök · Ayrıkotu Yayınları · 202320 okunma
Reklam
Hayatlarında bir nebze normallik hissini koruyanlar, kesinlikle canavar olarak etiketlenmekten ve dikkat çekmekten ve böylece saygın bir aileden harika bir koca veya eş bulma şanslarını mahvetmekten kaçınmaya çalışıyorlar. Ancak, bu daha duyarlı insanların aksine, ben doğam gereği bu tür şeylere karşı kayıtsızım...
Bir eser okunacağı veya bir söz dinleneceği zaman, evvela "Kim söylemiş? Kime söylemiş? Ne için söylemiş? Ne makamda söylemiş?" olan bir kaide-i esasiyeyi, nazar-ı itibara almalı. Evet, kelâmın tabakatının ulviyeti, güzelliği ve kuvvetinin menbaı, şu dört şeydir: Mütekellim, muhatap, maksat ve makam. Yoksa her ele geçen kitap okunmamalı, her söylenen söze kulak vermemelidir. Mesela, bir kumandanın bir orduya verdiği arş emriyle, bir neferin arş sözü arasında ne kadar fark vardır? Birincisi koca bir orduyu harekete getirir. Aynı kelâm olan ikincisi, belki bir neferi bile yürütemez. Sözler Sözler
Sayfa 827Kitabı okudu
Yoshima beynin fotoğraflarını çekmeye başladı. Abe onu kemikten yuvasından çıkarmadan önceki hâlini ölümsüzleştirmişti önce. Koca bir yaşamın hafızada depolandığı yer burası, diye düşündü Maura pırıl pırıl gri kıvrımlara bakarak. Çocuklukta öğrenilen ilk harfler. Dört kere dört on altı eder. İlk kayıp, ilk aşk, ilk kalp sızısı. Hepsi küçük paketler hâlinde RNA adı verilen kurye tarafından bu karmaşık neonlar ağına taşınıyordu..
Sayfa 64 - Martı YayınlarıKitabı okudu
463 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Şeytan Ayrıntıda Gizlidir: Karanlık Öyküler
Her karanlık kendisinden önce gelen aydınlığın anılarını kum saatinin taneleri aktıkça biraz daha siler. Usta yazar Stephen King, ''Karanlık Öyküler'' kitabında 14 hikaye ile sizlerin gözlerinizin önüne, kalplerinizin dar koridorlarına geliyor. Bu birbirinden farklı konulardaki hikayeler neler mi? Kısaca paylaşayım. Dört
Karanlık Öyküler
Karanlık ÖykülerStephen King · Altın Kitaplar · 20021,248 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.