Merhaba arkadaşlar, yazarı ilk defa okudum. Çok akıcı, sade hiç yormayan bir dile sahip. Seviyorum böyle yazarları.
Görünmeyen, yayımlandığı dönemde dünya eleştirmenleri tarafından yılın en iyi kitapları arasında gösterilmiş ve yazarın en önemli romanı olarak da tanıtılmış.
1967 başlarında New York'ta başlayan roman iç içe geçmiş dört
"Ne sen dönebilirsin bana
Ne de ben kapıyı açabilirim sana..."
Öyle diyordu Zafer Akkaş seslendirdiği "Güzele" şiirinde.
İşte Werther'in başına gelen de tam da böyle bir şey. Genç bir avukat olan Werther, hayatın olağan akışında kıskanılacak düzeyde çok mutlu bir insandır. Ta ki birgün yolu celladıyla (Lotte ile)
KAHRAMANLARA GEREK DUYAN ÜLKELERE YAZIKLAR OLSUN!
Bertolt Brecht' in çağdaş tiyatroya katkısı yadsınamaz bir gerçek.
Bu oyununda yazar "gözlemsel astronominin babası" olan Katolik kilisesinin baskısı yüzünden inandığı doğrulardan dönen Galileo Galilei yi anlatıyor. Galilei üzerinden Bilim - iktidar, bilim insani - halk ilişkilerini
Kafka ve Milena 3 yıl boyunca mektuplaştılar, sadece 2 kere görüştüler. Gördüğümüz gibi aşk sadece yakında olanla olmuyormuş demek ki. Uzaktaki birine de aşık olabilir, sesini duyabilir, duygularını hissedebilirsin. Mesafe engel olsaydı aşk olmazdı belki de. İnsan sevdiğiyle arasındaki uzak mesafeden ne anlar biliyor musun? Daha çok sevmeyi anlar, hasret olmayı anlar,sabretmeyi ve belki de en önemlisi kıymet bilmeyi anlar. Yanında olmadığında ufak bir gülümseyişe, bakışa,sarılmaya,kokuya,sese hasret kalır. Korkmayın, dostlar korkmayın! Aranızdaki kilometrelerden korkmayın! Mantığınızı da dikkate alın ama sırf uzakta diye sevgilinizden vazgeçmeyin! Bu da bir çeşit ihanet değil midir nihayetinde? İnsan sevgilisine ihanet eder mi hiç? Umudu kesip vazgeçmek ve sırf uzak diye yarı yolda bırakmak? Umut demişken... Mesafelerde en nihayetinde de umut yok mudur? Hayat çeşitli güçlüklere karşı üç şey hediye etmiştir insana:uyku,gülmek ve umut etmek dememiş midir Kant? Umut insanı ayakta tutar ve belki bir gün oluşacak görüşmeye de ışık tutar.
Nasıl ki ben bu incelemeyi Albert Camus’a borçluysam, o da bu eseri Dostoyevski’ye borçludur. Gerçi bu böyle olduğu gibi hiç alakasız şeyler de olabilir. Dostoyevski üzerine yazmak Camus için nasıl bir onursa Dostoyevski üzerine yazmış Camus üzerine yazmak da benim için bir onurdur. Şunu belirtmek isterim ki Yeraltından Notlar’ın yeraltından