Romanımızın başkarakteri Raskolnikov'u anlatmak öyle güç ki...Bunun için Raskolnikov'u anlayabilmek gerekli. Dostoyevski, Raskolnikov'u ahlaki bir sorgulama yapmak için cinayete sürükler. Roman bir cinayet üzerine kuruludur. Öldürme amacı taşımayan, bir anda zihinde gelişen ve plansızca ikinci cinayetin de oluşması ile Raskolnikov ne yapacağını bilemez. Amacı fakirlikten kurtulmak, aşağılanma duygusu altında ezilmek, soygun yapmak gibi görünse de çaldığı paranın ne miktarını bilir ne yüzüne bakar. Gider bir taşın altına saklar. Bir daha da bakmaz bile. Raskolnikov kötü bir karakter olarak gözükse de özünde iyi bir karakterdir. Bunu da ruh halinin fark ettirilişinde, psikanalizlerde görüyoruz. Evet o baktığımızda bir katil, ruh hali darmadağın, pişman, nöbetler geçiriyor hatta deli olduğu düşünülüyor. Ama Raskolnikov da eninde sonunda sevgi ile tanışıyor. Özgürlüğün ne olduğunu bize karakter kendini sokağa attığında bile hissettiriyor. Karakter nefes alırken o nefes, o duygu okura geçiyor. Yoksul üniversite öğrencilerinin yaşantısı, aileleri, maddi yetersizlikler tarafından fuhuşa zorlanan kadınlar, ailelerin psikososyal ilişkileri, burjuva yaşantısı, polis devletinin yarattığı korkular çok güzel işlenmiş. Betimlemeleri okuru alıp götürüyor. Dostoyevski öyle başarılı bir eser sunmuş ki edebiyat dünyasında izi hiç silinmeyecek cinsten. Klasiklerin vazgeçilmezi.