“Bu savaş, bu trajedi ne zaman sona erer acaba?”
“Ben sona ereceğini hiç zannetmiyorum, dostum. Bugün bu terör örgütü yok olur, yarın başka bir isim altında bir başkası gelir. Petrol ve su bir yanda; İslam’a karşı ittifak etmiş inançlar ve inançsızlık diğer yanda. Bereketli Hilal’i gözüne kestirmiş milletler mi diyelim; İsrail’in ihtiras dolu emelleri mi?”
“Derin bir adamın dosta ihtiyacı vardır,” diye söze başladı; sanki Breuer'le değil, kendi kendine konuşuyordu. “Dostu yoksa bile hiç olmazsa tanrıları vardır. Ama benim ne dostum ne de tanrılarım var. Ben de sizin gibi büyük bir özlem içindeyim; kusursuz dostluklar kurma özlemi, inter pares dostluk, eşitler arasında dostluk. Bu sözcüklerin insanın soluğunu kesen bir gücü var; hele benim gibi her zaman yalnız olan ve hep tam kendisine göre birini arayıp da asla bulamayan biri için inter pares gibi sözcükler büyük bir rahatlama hissi ve ümit veriyor.
Oradan ayrıldığım için öyle mutluyum ki! Değerli dostum, insanın kalbini anlamak olanaksız bir şey! O kadar sevdiğim, o kadar bağlı olduğum senden uzaklaşıyorum ve bundan mutluluk duyuyorum! Biliyorum, sen bu duygumu hoş göreceksin.