Gece’de direnmişti metin. Okur, tamamlamak adına tuğla ekledikçe alttaki tuğlaları sarsılan bir inşaat veya bir ayağına çivi çaktıkça diğer ayağındaki çivinin gevşediği masa gibi asla nihayete ermeyecek bir süreç ile karşı
Bu kitap yazarında önsöz de belirttiği gibi "bir yaşayamama kılavuzudur," ve "koşarken geriye bakma çabasıdır."
İnsanın sıradan bir gününü nasıl yaşayamadığını derinlemesine ele alan, felsefi bir bakış açısıyla anlatan ve her bölümünü okurken insanın günlük yaşamını, kendi davranışlarını sorgulatacak türden güzel bir eser. Yazarımız aynı zamanda her bölümde ünlü düşünürlerin, filozofların eserlerinden kesitlere, sözlere yer vererek kendisinin daha iyi anlaşılmasını sağlamış.
Yazarımızın
Oblomov' dan verdiği şu kesit insanın ne için yaşadığına dair düşünmeye sevk ediyor; "Ne için yaşadığını bilmiyorsan her gününü öyle ya da böyle yaşamak için yaşarsın. Bir günü daha geçirdiğin, akşam olduğu için sevinirsin ve gece rüyanda da o günü ne için yaşadığını, yarını ne için yaşayacağını kendi kendine sıkıntılar içinde sorarsın." Evet, yaşamak için yaşıyoruz sadece, bir anlamsızlık, ihtiyaçsızlık, doyumsuzluk içerisinde, ya da bir şeylere hep bir yetişme telaşındayken anı yaşayamadan öyle anlamsızca geçiyor bir günümüz. Bu anlamsızlığımız, yaşayamayışımız bir felsefi akım olsaydı, yazarımızında dediği gibi adı kesinlikle "Varolamayışçılık" olurdu.
Yazarımızın kalemine sağlık:) Keyifli okumalar;)
#OkurYayınGrubu #OkurKitaplığı
Iletişimdeki bu hız, üzerinizde baskı yaratarak, sanki süregelen bir yarış varmış gibi sizi o hıza ayak uydurmaya zorluyor. Aynı zamanda da gereğinden fazla uyarıcıyla beyninize aşırı yükleme yapıyor. Doyumsuzluk yaratmaya dayanan tüketim kültürü, abartılı diliyle üzerinizde baskı kurarak size daha fazla şey satın aldırtmaya çalışıyor: Bu senin olmalı. Sürekli bir şeyleri kovaladığınızı ama hiçbir yere varamadığınızı hissediyorsunuz, bu da kaygı doğuruyor.
"..bu kitap boyunca çağımızda yaygınlık kazanmış, kitlelere benimsetilmiş, dahası sorun haline getirilmiş bazı olguları dile getirmeye, yer yer de onları irdelemeye çalışacağız."
Çağdaş kelimesini görünce aklıma çağdaşı olduğumuz sayılı kıymetli yazar olduğu gerçeği geldi. Sezai Karakoç'u hakkın rahmetine yolcu ettiğimiz bu yılda
Emile Zola nin Rougon ve Macquart Aileleri 2ailenin beş kuşak hikâyesi üzerinden Fransa’nın İkinci İmparatorluk dönemini (1852-1870) anlatan 20 kitaplık 1dizisidir. Zola, hayatını yalnızca kalemiyle kazanmaya karar verip ilk romanlarını 29 yaşında yazan 1yazardır ve imparatorluğun kaçınılmaz çöküşüne doğru giden son çılgın günlerini yaşayan ve